Genel Bilgi

Nasreddin Hoca'nın Gerçek ve Efsanevi Kişiliği Nasıldır? Fıkralarının Özellikleri Nelerdir?

Nasreddin Hoca'nın Gerçek ve Efsanevi Kişiliği Nasıldır? Fıkralarının Özellikleri Nelerdir?

Başlıklar

Nasreddin Hoca’nın Gerçek Kişiliği

Nasrettin Hoca’nın doğmuş olduğu yer eski zamanlarda tam olarak bilinmemekteydi. Başta İbrahim Hakkı Konyalı tarafından olmak üzere bazı iddialara göre Ahşehir’e bağlı olan Sivrice köyünde doğmuş olduğu düşünülse de Sivrihisar’ın köyü olan Hortu’da doğduğu bilgisi de kabul edilmekteydi. Yapılan son araştırmalara göre Nasrettin Hoca’nın Hortu köyünde doğduğu bilgisi kesinleşmiştir. Ne zaman doğduğu tam olarak bilinmese de o zamanların Sivrihisar Müftüsü olan Hasan Efendi’nin Mecmûâ-i Maârif isimli eserinde bulunan eski sicilden aktarılan bilgilere göre 1208 yılında Sıdıka ve Abdullah çiftinin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Köy imamı olan babasından temel eğitimini alan Nasrettin Hoca, babası öldükten sonra Hortu köyüne dönüp köyün imamlığı görevini üstlenmiştir.

Nasrettin hoca, Anadolu Selçuklu Devleti’nin siyasi karışıklıklar içinde bulunduğu dönemlerde yaşamış ve o dönemlerde Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmi ve Muhyiddin İnü’l Arabî gibi pek çok isimin etkisi ile tarikatların etkinliği ve tasavvufi düşünceler artış göstermeye başlamıştır. Bu ortamda Mecmûâ-i Maârif’e göre Nasrettin Hoca, 1238 yılında köy imamlığı yapması için yerine Mehmed isimli birisini bırakarak Akşehir’e göç etmiştir. Adının geçmiş olduğu en eski belge olan Saltuknâme’ye göre Nasrettin Hoca, Sarı Saltuk’un pirdaşı ve Mahmûd-ı Hayrânî’nın dervişi olmuş ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmi ile dostluk kurmuştur. Ayrıca Mecmûâ-i Maârif’te Nasrettin Hoca’nın Hacı İbrahim Sultan’dan tasavvufi terbiye aldığı bilgisi olsa da ikisinin arasında 100 yıllık fark olması sebebi ile bu bilgi tarihi gerçekler ile uyuşmamaktadır. Buna karşılık Nasrettin Hoca’nın dedesinden tasavvufi terbiye aldığı ihtimali de bulunmaktadır.

Nasreddin Hoca’nın Gerçek Kişiliği

Nasrettin Hoca’nın, şeyhi Hayrânî dolayısıyla Yesevîlik, Mevlevîlik ya da daha düşük ihtimalle Rufâilik yoluna mensup olduğu söylenmektedir. Tabibzâde Mehmed Şükrü’nün silsilenâmesine göre Nasrettin Hoca’nın Nakşibendi olduğunu söylese de yapılan araştırmalara göre bu bilgi de gerçek değildir.

Nasrettin Hoca almış olduğu eğitim ile beraber Akşehir’de mülki görevler edinip kadı naipliği ya da kadılık yapmıştır. Büyük ihtimalle Bilecik, Kütahya, Eskişehir, Afyonkarahisar, Ankara ve Kayseri çevre yerleşim yerlerinde bulunmuştur. Hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği Akşehir’de 1248 yılında dünyaya gözlerini kapatmıştır. Nasrettin Hoca’nın cenazesi Akşehir’den Konya’ya defnedilmiş ve mezarının çevresi sonradan türbe haline getirilmiştir.

En eskisi 16. Yüzyılda yazılmış olan kim tarafından yazıldığı bilinmeyen Lâtâ’if-i Hâce Nasreddin derlemelerinde Nasrettin Hoca bazen I. Alâeddin Keykubad bazen Timur ile aynı zamanlarda yaşadığı gösterilmektedir. Evliya Çelebi ise Seyâhatnamesi’nde Akşehir’den bahsederken Nasrettin Hoca’dan söz açarak I. Bayezid döneminde ve I. Murad dönemlerinde yaşadığını yazmıştır. Bu anlatılan farklı bilgilere karşın günümüzde Nasrettin Hoca ve yakınları ile ilgili belgeler ışığında 13. Yüzyılda yaşayan Nasrettin Hoca’nın I. Bayezid, Timur ya da I. Murad ile çağdaş olamayacağı araştırmacıların büyük bir çoğunluğu tarafından kabul edilmektedir. Buna karşın Timur ile çağdaş olduğunun söylendiği anlatılarda bulunan Timur figürünün aslında Akşehir’de sekiz yıl boyunca ordugâh kurmuş olan Moğol şehzadesi Keygatu olabileceği ihtimali de düşünülmektedir.

Efsanevi Kişiliği

Nasrettin Hoca’yı hazırcevap, bilgin, ermiş, deli dolu gösteren ve pek çok farklı kişilik özelliğinden bahseden çeşitli anlatılar bulunmaktadır. Fıkraların sayısının geçmiş zamanda yazılmış eserlere doğru gidildikçe azalması bazı anonim fıkraların bir zaman sonra Nasreddin Hoca adına bağlanmış olabileceği ihtimalini güçlendirmekte ve efsanevi Nasrettin Hoca karakterinin bu şekilde daha fazla çeşitlendiğini düşündürmektedir.

Nasrettin Hoca, iyilikleri bildiren, insanlara doğru yolu gösteren, kötülüklerden sakındıran ve doğruya sevk eden bir bilgindi. Bunu yaparken kişiliğinden dolayı kendisine özel bir yol tutmuştur. Böylece cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi ve hakkın anlatılması için, olayı halkın anlayacağı üslup ve dil ile, oldukça manidar latifeler halinde açık ve net şekilde dile getirmiştir. Latifeleri ibret ve hikmet ile yüklü birer darb-i mesel gibidir. Bu açıdan Nasrettin Hoca adına uydurulan nükteden uzak ve edep dışı bazı fıkraların onunla ilgisi bulunmamaktadır. Anlamlı sözleri önce yakın çevresi içinde dilden dile dolaşmış, sonraları daha çok yayılmış ve zaman içerisinde bazı değişikliklere uğramıştır. Bu nedenle onun olmayan pek çok fıkra da ona mal edilerek anlatılmıştır.

Onun ilim ve edep sahibi biri olması ve yapılan ilmi çalışmalar söz konusu basit sıradan fıkraları söylemediğini açıkça kanıtlamaktadır. Ayrıca bu çalışmalar Nasrettin Hoca’nın efsanevi bir kişi değil, 13. yüzyılda Anadolu Selçukluları döneminde yaşamış salih bir müslüman olduğunu göstermektedir. Çünkü Nasrettin Hoca’nın nükteleri, bir insanın yaşamış olduğu komik şeylerin ifadesi değil, görünüşte güldürücü aslında ince bilgileri dile getiren düşündüren latifelerdir. Bu latifelerin toplanmış olduğu eserlerden biri de Londra’da bulunan British Museum’da yer almaktadır.

Nasreddin Hoca Efsanevi Kişiliği

Eserin adı Haza Terceme-i Nasrettin Efendi Rahme’dir. Ancak bu eserde bulunan latifelerin bir kısmı, onun nükte tekniğine ve üslubuna uymamaktadır. Nitekim eserin sonunda bu durum “İşte Nasrettin Efendinin evliyanın büyüklerinden olduğuna şüphe ve şek yoktur. Nasrettin Hoca’nın bu kıssalardan haberi var yok böyle yazmışlar. “Kim okur da merhumun ruhu için bir Fatiha bağışlar ise, Hak teala ve sübhane ol kimsenin akibet ve ahirini hayr eyle” şeklinde söylenmiştir. Ayrıca Nasrettin Hoca isimli eserde başka nüktelerine yer verilmiştir.

Nasrettin Hoca, fert ve toplumu her açıdan çok iyi tanımış insanların dostluk, komşuluk, aile ve ticaret ilişkilerine dair cemiyette görmüş olduğu eksik yönleri düzeltmek ve nasihat vermek amacıyla nükteler ile dile getirmiş, doğruya ve düşünmeye sevk etmiştir. Psikologlar ve sosyologlar, cemiyeti ve insanı tanıyıp, pek çok yönünü detaylı şekilde incelemek için onun latifelerinden çok kez yararlanmışlardır.

Nasrettin Hoca fıkraları batıda bulunan dillere göre de çevirisi yapılmış ve bu dillerde Hoca hakkında çok fazla bilgiye yer verilmiştir. Bunlardan bazıları şu şekildedir:

  • Pierre Mile – Nasrettin et son epouse
  • Edmonde Savussey – La Litterature Populaire Turque eserinde bulunan Nasrettin Hoca kısmı
  • Jean Paul Carnier – Nasrettin Hoca et ses Histories Turques 

Nasrettin Hoca’nın belirgin olan özellikleri:

  • Şaka yapmayı seven
  • Kendisine söylenenlere hazırcevap verebilen
  • Zekice cevap verebilme yeteneğine sahip
  • Alim, bilgin
  • Boşa konuşmayan her konuştuğunun altında derin anlamlar bulunan biridir.

Nasrettin Hoca’nın kişilik özellikleri şu şekildedir:

  • İnsanlara her zaman doğru yolu gösteren,
  • İnsanlara iyilikleri bildiren,
  • İnsanları kötülükten sakındıran,
  • Veli,
  • Latifeli,
  • Nükteli,
  • Fert ve toplumu her açıdan çok iyi şekilde tanımış,
  • Cemiyette gördüğü aksak yönleri düzeltmek için çabalayan,
  • Amacı nasihat vermek, öğüt vermek olan,
  • Sözü herkes tarafından dinlenen kişidir.

Nasreddin Hoca Efsanevi Kişiliği

Nasreddin Hoca’nın Fıkralarının Özellikleri

Nasrettin Hoca fıkralarının yüz yıllardır söylenip durmasının (söylenmeye de devam edeceğinin), günlük yaşantımızda uygun bir ortam olduğu zaman hemen bir Nasrettin Hoca fıkrasının söylenmesinin, kimi değişikler yapılıp yenilerinin bu fıkra toplamına eklenmesinin nedenleri şu şekildedir:

  • Her şeyden önce Nasrettin Hoca fıkra tipi, Anadolu halkının yaratmış olduğu Anadolulu bir tip, genellikle Anadolu insanını simgelemektedir. Bu durumu daha da genelleyip söylemek gerekirse, Nasrettin Hoca, Anadolu insanlarının fotoğraflarını çekip tüm dünyaya sunmaktadır. Bu fotoğraflarda ezenler, ezilenler, sömürenler, sömürülenler, sultanlar ve beyler gibi devlet ileri gelenleri, halktan insanlar, kadınlar, gençler, çocuklar, farklı mesleklerden insanlar, eşyalar, nesneler, hayvanlar ve daha niceleri yer almaktadır.
  • Nasrettin Hoca, nüktedan ve zeki birisidir. Esprili ve nükteli konuşmanın insanın saygı ve sevgisini arttıracağına inanır. Zaten Nasrettin Hoca fıkralarının temel özelliği nükte ve zekadan ibaret olmasıdır.
  • Nasrettin Hoca’nın fıkraları çok çeşitli biçimlerde yorumlanmaya elverişlidir. Kimileri düz anlamıyla yani görünürde olan anlamıyla yorumluyor. Kimileri Nasrettin Hoca fıkralarını geçmişte bulunan bazı örneklerinden yola çıkıp tasavvufla ilişkilendirip yorumluyor. Kimileri ise bu fıkraların altında bulunan anlamlara yani yan anlamlara göre yorumlama eğiliminde. 
  • Nasrettin Hoca her zaman zulüm görenin, ezilenin ve emek verenin yanında... Pek çok fıkrasında ahlaksız kimseler, kötü yöneticiler, sömürenler, halka olmadık eziyet çektirenleri dolaylı ya da doğrudan bir biçimde eleştiriliyor. Bu yönü ile Nasrettin Hoca fıkraları, eski Yunan trajedilerine benzer bir görev yapıyor ve halkta bir tür arınma etkisi yaratıyor. Fıkraların başında genelde ilk olarak öç alma duygusu öne çıkıyor.
  • Nasrettin Hoca’nın sorunların farkına varan ve herkesin varmasını sağlayan, sorunları çözen ya da çözme yollarını arayan bir kimliği bulunmaktadır. Nasrettin Hoca fıkralarının hemen hemen hepsi toplumsal bir sorunu ele alıyor, çözümünü de olumlu ya da olumsuz yaklaşımı ile bizlere sunmaktadır. Bunu da genelde hazırcevaplığı ile yapmaktadır.
  • Nasrettin Hoca’nın derin bir hoş görüsü vardır. Ancak bu Hoca’nın her şeyi hoş gördüğü, görmezden geldiği ya da affettiği anlamlarına kesinlikle gelmemektedir.
  • İnsanları her zaman sevip saymaktadır.
  • Gözü pek, gerektiği zaman ölümü bile göze alabilecek cesarete sahiptir. Anadolu’nun ölümü göze alan yiğitlere karşı tutumu herkes tarafından bilinmektedir.
  • Kadınları ön planda tutar ve onlara saygıda asla kusur etmez. Bazı fıkralarda kadınları küçümsüyor ve ayrımcılık yapıyor gibi gözükse de aslında bunlarda öyle olanların eleştirisi yatmaktadır.

Nasreddin Hoca fıkraları

  • Nasrettin Hoca, bireyci değildir, toplumcudur.
  • Nasrettin Hoca’nın karamsarlığa düştüğü pek görülmez. O hep kalbinde bir umut saklar ve umudu gerçekleşene kadar bekler.
  • Nasrettin Hoca alaycı bir yapıya sahiptir, gerektiği zaman eleştirinin ötesine geçip karşısındaki kişiyle ince ince alay eder.
  • Nasrettin Hoca, halkın fıkra kahramanı olduğu için halkımız eski fıkraların yanı sıra çıkmaya devam eden yenilerini de bu birikime almaktadır.
  • Nasrettin Hoca güzellere ve güzelliklere tutkun biridir.
  • Nasrettin Hoca bir akıl hocasıdır. Kendisine sorulan sorulara vermiş olduğu güldüren ve düşündüren yanıtlar bu özelliğini kanıtlar niteliktedir.
  • Nasrettin Hoca, dünyanın ve doğanın sürekli değişim içinde olduğunun bilincine sahiptir. Yeni ortamlara uyum sağlamak konusunda oldukça başarılıdır.
  • Nasrettin Hoca, dış görünüşe değil, insanın iç dünyasının zenginliğine önem verir.
  • Nasrettin Hoca iyi bir aile babasıdır.
  • Nasrettin Hoca, insana, doğaya ve dünyaya birtakım değerler ve değer yargıları ile bakmasını bilmektedir.
  • Nasrettin Hoca bilgiye ve bilginlere saygı duyar.
  • Nasrettin Hoca, yaşama tutkundur. Yaşama hakkını her şeyin üzerinde tutar.

Yaratıcı düşünmenin özellikleri yönünden bakıldığında Nasrettin Hoca fıkralarında:

  • Olayları farklı yönlerden değerlendirme ve herkesten farklı yönlerden bakma,
  • Ortaya çıkan olayları ve durumları farklı bir sebebe bağlama,
  • Sorunlara pratik ve hızlı çözümler üretme,
  • Daha önce aralarında bağ kurulamayan olay, nesne vb. arasında bağ kurma,
  • Üretkenlik, özgünlük ve ayırt edicilik boyutunda yeni düşünceler ortaya koyma,
  • Farklı olma, kavramları bilinen anlamı dışında kullanma ve kalıplardan kurtulma,
  • Hiç kimsenin görmediklerini görme, düşünmediklerini düşünme,
  • Bilinmeyen yeni bir teknik ya da yöntem ortaya çıkarma gibi çeşitli özellikler bulunmaktadır.

Nasreddin Hoca fıkraları

Nasreddin Hoca Hakkında Söylenen Sözler

  • İlhan Başgöz, en az 500 yıldan beri onun fıkralarını dinleyerek ve beslenerek büyümüşüz. Bu etki çoluk çocuk, genç ihtiyar hepimize işlemiş. Böylece Nasrettin Hoca’yı Türk halkı yarattığı kadar, Türk halkını da Nasrettin Hoca yaratmıştır demiştir.
  • Adnan Binyazar, Nasrettin Hoca her kesim halkın; varsılın yoksulun, köylünün kentlinin, gencin yaşlının, eleştirilerini, düşüncelerini ve çelişkilerini her zaman dile getirir. Fıkralarda yerellik ve sınıfsallık özelliği önemli bir ayrılık oluşturmakla beraber, Nasrettin Hoca’da bu durum görülmez. Başta ülkemize komşu olan ülkeler olmak üzere, bütün dünya ülkelerinde tanınmasının ve yaygın hale gelmesinin sebebini, onun bu evrensel olma özelliğinde aramak gereklidir demiştir.
  • Toramirzo Cabbarov, Nasrettin Hoca Türk milletinin yükünü hafifletecek, her evde beklenecek bir misafirdir. Onun kartviziti kahkahadır. O doğu ve batı ülkelerinde faal olan vatandaştır. Ülke sınırlarından eşeğine binerek geçer. Onun pasaportunu sınırda bulunan askerler kontrol etmez. Çünkü o dünyanın en büyük insanıdır. O yıllar geçtikçe daha çok gençleşiyor. Omuzunda bulunan gömleği eskiyor, ama gülüşü daima yenileşiyor demiştir.
  • Ahmet Caferoğlu, bu aziz halk evladının sarığında şehir, yani yerleşik, küçük eşeğinde ise göçebe Türk yaşayışını bağdaştırılmak istendiğini düşünmekteyim. Bu yolla Hoca’mız balçik medeniyeti ile keçe medeniyetini kendi şahsında kaynaştırmış bir şovalyedir demiştir.
  • Ziya Gökalp, Nasrettin Hoca, Türk nekregüllüğünün (Nekre: ince bir alay içeren söz, gülünç, hoşa giden) en yüksek simasıdır demiştir.
  • Abdulbaki Gölpınarlı, halk Hoca’dır. Hoca halkın muhayyilesinde; halk, icap edince kendi nefsine bile onun nüktesi ile çatıyor, onun dili ile sözler sarf ediyor. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun dediği gibi yakın zamanda bir gün Hoca, dolmuşa, otobüse de binecek, taksiye de binmek isteyecek muhakkak demiştir.
  • Rostislav Holthoer, Hoca’nın dünyanın başka yörelerinde bulunan masallarda ve fıkralarda yaşaması pek muhtemeldir. Orta doğunun pek çok ülkesi Hoca’yı kendi malı yapmak istiyor. Ama türbesi Türkiye’de Akşehir’de yer alıyor. Ne var ki ünü ve kişiliği bu kent ile sınırlı değildir. Kendisi kozmopolit olup tüm zamanların ötesinde yer almaktadır demiştir.
  • Fuat Köprülü, Nasrettin Hoca’nın tarihi kişiliği ile ilgili araştırmalara ilk öncülük eden kişidir. Nasrettin Hoca hakkında o bizim en asli mahsullerimizden biridir demiştir.
  • Şükrü Kurgan, Anadolu Türk mizahı, yorgun olan bir zihnin içindeki can sıkıcı düşüncelerini boşaltan, dilimizde sıklıkla kullanılan bir deyim ile lala, paşa eğlendiren başıboş mizah kesinlikle değildir. Nasrettin Hoca mizahı, toplum eğitimine yönelmiş, Türk halkının sorunları ile beraber büyüyen, yapıcı bir mizah çeşididir. Türk halkı, uzun yıllar boyunca içindeki dertleri bu fıkralar sayesinde avutmuş, sevinebildiği mutlu günlerde de, bu fıkraların mutluluğu ile yaşamıştır. Bu Nasrettin Hoca mutluluğu ile yaşamını sürdürmek, işleri her zaman şakaya almak, hafif olmak demek anlamlarına gelmez, sadece güler yüzlü olmayı ciddiliğe engel bir neden olarak görmemek yani Türk halkı gibi güler yüz ile aslında ciddi olmak demektir demiştir.

Nasreddin Hoca Hakkında Söylenen Sözler

  • Anna Masala, Nasrettin’in vücudu türbesinde istirahat etmekte ise de ruhu hiçbir zaman ölmemiştir. Hatta gerçek mucize şudur: Bütün dünya ondan bahsetmekte, toplumlar ondan bahsetmekte, edebiyatçılar ondan bahsetmekte, halk onu kendi gizli koruyucusu olarak tanımakta ve hikayeleri rüzgâr gibi yayılıp, ekmek gibi kabarmaktadır. Gelecek nesillerin bu ekmek ile uzun zaman beslenecekleri şüphesizdir demiştir.
  • Aziz Nesin, Nasrettin Hoca, doğumundan önce de, ölümünden sonra da yaşamış bir insandır. Ölümünden sonra yaşamış başka toplumsal ve tarihsel kişiler vardır, ancak ölümünden önce de yaşamış olan dünyada bulunan tek insan Nasrettin Hoca’dır demiştir.
  • Nazım Hikmet, Nasrettin Hoca’yı gülen insan sembolü olarak değil, ağlayan bir insan sembolü olarak göstermiştir. Nasrettin Hoca fıkralarının özünde göz yaşı vardır. Türk halkı bu fıkralara, ağlamak yerine gülmeyi tercih etmiştir. Çünkü Nasrettin Hoca yalnız alay etmek ile yetinmemiş, ezilen halkın da kaltabanlığı, o çürümüş toplumda bulunan ikiyüzlülüğü, korkaklığı, sahteciliği, yüreksizliği ile de alay etmiştir. Aslında Nasrettin Hoca derken, Tük halkının kendisini anlamaktayız. Bu sayede Türk halkı, kendi kendisi ile alay edebilme olgunluğuna sahip olduğunu göstermiştir. Goethe kendi kendisi ile alay edemeyen insan, olgun bir insan olamaz der. Türk halkı yüzyıllar boyunca yarattığı Nasrettin Hoca’nın toplumsal kişiliğine bir yandan ezenler ile alay ederken, bir yandan da kendi kendisiyle alay ederek, çöküntü sebebinde kendisinin de sorumlu olduğunu, payı bulunduğunu göstermiştir demiştir.
  • Cahit Tanyol, Nasrettin Hoca’nın fıkralarında bireysel tek bir izin dahi bulunması mümkün değildir. Hoca’da belli bir bönlüğümüz hicvedilir demiştir.
  • Fikret Türkmen, karşımıza, Sibirya’dan Kuzey Afrika’ya Türkistan’dan Macaristan’a kadar Türklerin ayak basmış olduğu her yerde Nasrettin Hoca çıkmaktadır demiştir.

İlginizi çekebilir: Nasreddin Hoca Kimdir? Nerelidir?

İlgili yazılar

Yorumlar - Yorum yapmak için tiklayin

YORUM BIRAKIN