Sabahattin Ali, 1907 yılında Edirne’ye bağlı olan Eğri dere de dünyaya gözlerini açmıştır. Edebiyat ustası olan Ali’nin babasının işinden kaynaklı olarak ilkokul yaşamını farklı illerde geçmiştir. Geri kalan öğrenimini ise Balıkesir ve İstanbul da bulunan Muallim Mektebi’nde tamamlamıştır. Ailesinde belli başlı sebeplerden kaynaklı olarak geçim sıkıntısı her zaman yaşanmıştır. Geçim sıkıntısı huzursuz bir aile ortamını getirmiş ve eğitim hayatının yatılı olması Sabahattin Ali için bir fırsat olmuştur.
Sabahattin Ali yaşadığı her türlü huzursuzlukları ve geçim sıkıntısını öykü ve şiir olarak kaleme almıştır. Muallim mektebi Sabahattin Ali’nin kendini tanıması ve bulması açısından da fırsat olmuştur. Eğitim hayatının geri kalanı için İstanbul’a gelen ünlü edebiyatçının okulunda Ali Canip Yöntem edebiyat öğretmeni olarak karşısına çıkmıştır. Yöntem Sabahattin Ali’de bulunan cevheri hemen keşif etmiş ve yardımı sayesinde ünlü edebiyatçının denemeleri, öyküleri ve şiirleri önemli dergilerde yayınlanmaya başlamıştır.
1927 yılının sonlarına doğru Sabahattin Ali babasının ölüm haberi ile yıkılır ve Babam İçin adlı şiiri ortaya çıkartır. Bu şiir Güneş dergisinde yayınlanır, yayınlandığı dönem bu şiirde bulunan belli başlı kelimelerin yaşamında rol oynayacağını bilmez. Okuldan mezun olur olmaz dayısının da desteği ile Yozgat Cumhuriyet Okulunda öğretmenliğe başlar. Buraya yerleşir ve halk tarafından sevilen bir kişi haline gelir. 1 yıl boyunca burada ilkokul öğretmenliği yapan ünlü edebiyatçı Milli Eğitin Bakanlığı’n açmış olduğu sıvanı kazanmış ve Almanya’ya gidere burada 2 yıl boyunca eğitim görmüştür. Yurduna dönen Sabahattin Ali Konya ve Aydın’da Almanca öğretmenliği yaparak mesleğine devam etmiştir.
Konya’da olduğu dönemde bir arkadaş buluşmasında Atatürk ile alakalı okumuş olduğu şiirden kaynaklı olarak 1932 yılında tutuklanmıştır. Sinop ve Konya cezaevlerinde toplamda 1 yıl boyunca kalan Sabahattin Ali Cumhuriyet’in 10. Yıldönümünde af ile serbest kalmıştır. 1933 yılından cezaevinde tahliye olan yazar Ankara’ya Milli Eğitim Müdürlüğü’ne giderek tekrardan göreve alınması talebinde bulunmuştur. Dönemin bakını eskiye dair barındırdığı düşüncelerinden vazgeçtiğini ispatlamasını istediğinden dolayı dönemin dergilerinden olan Varlık dergisinde şiirini yayınlayarak Atatürk ile alakalı olan bağlılığını ispatlamıştır. 1941 ile 1945 yılları arasında Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınarak, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenliğe başlamış, askerliğini yapmış ve askerlik sonrasında Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliğine başlamıştır.
2. Dünya Savaşının boy göstermiş olduğu yıllarda Nihal Atsız ‘a dava açan Sabahattin Ali, duruşma sonrasında görevinden alındığından dolayı İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başlamıştır. Yazmaya başladığı gazete ve dergiler iktidarın kışkırtması sonucunda tahribata uğrayınca işsiz kalır. Bunun sonucunda Öküz Paşa, Merhum Paşa, Malum Paşa, Marko Paşa, Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin gibi kişiler ile 1946 ve 1947 yılları arasında dergi çıkartmıştır. Zaman içinde tek parti iktidarından kaynaklı olarak bu dergi kapatılmış ve yazarlar ile alakalı koğuşturmalar açılmıştır. Sabahattin Ali bunun sonucunda 3 ay hapiste kalmış ve üzerinde oluşan baskılardan kaynaklı olarak bunalım bile geçirmiştir. Bu baskılar sonucunda ünlü edebiyatçının kaleminden şu dizler dökülmüştür;
"Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar minnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi".
Sabahattin Ali’nin Öldürülmesi
Tek partili iktidarın olduğu dönemlerde hem hapse giren hem de işsiz kalan yazar yurtdışına gitmek ister ama pasaport taleplerinin hiçbirisi onaylanmaz. Bu olayların üstüne ünlü edebiyat ustası Bulgaristan’a kaçmayı düşünür ve Ali isimli bir kaçakçı ile anlaşma sağlar. Sabahattin Ali Ertekin isimli olan kişi tarafından cani şekilde öldürülmüştür. Ölümü ile alakalı olarak halen cevaplanmayan sorular bulunur, ünlü edebiyatçıyı öldüren Ertekin 4 yıl hapis cezası almıştır ama b,r hafta sonra çıkan aftan da yararlanarak serbest kalmıştır.
Ünlü edebiyatçının geçmiş dönemler günümüze kadar gelen şiirlerini birçok ünlü isim bestelemiş ve yine birçok ünlü isimde seslendirmiştir. Dünya tarafından ve ülkemizdeki herkes tarafından biline şiirini Edip Akbayram okumuştur.
Aldırma Gönül
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül, aldırma
Ağladığın duyulmasın,
Aldırma gönül, aldırma
Dışarıda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar;
Seni bu sesler oyalar,
Aldırma gönül, aldırma
Görmesen bile denizi,
Yukarıya çevir gözü:
Deniz gibidir gökyüzü;
Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah'a
Görecek günler var daha;
Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter;
Ceza yata yata biter;
Aldırma gönül, aldırma.
Birçok denemesi, öyküsü ve hikâyesi bulunan ünlü edebiyatçının en önemli eserlerinden bir tanesi de Kuyucaklı Yusuf’dur. Ayrıca Kürk Mantolu Madonna adlı eserde edebiyatımız içinde önemli bir yere sahiptir.
Sabahattin Ali’nin Bazı Şiirleri
- Aldırma Gönül
- Kurbağanın Serenadı
- Dağlar ve Rüzgâr
- Leylim Ley
- Kara Yazı
- Kız Kaçıran
Sabahattin Ali’nin Bazı Öyküleri
- Kağnı
- Değirmen
- Ses
- Bir Orman Hikâyesi
- Sırça Köşk
- Yeni Dünya
- Hanende Melek
- Kağnı
Sabahattin Ali’nin Bazı Romanları
- Kürk Mantolu Madonna
- İçimizdeki Şeytan
- Kuyucaklı Yusuf
Sabahattin Ali’nin Bestelenen Şiirler
- Leylim Ley ve Eşkıya Dünyaya – Zülfü Livaneli
- Göklerde Kartal Gibiyim – Volkan Konak
- Çocuklar Gibi – Sezen Aksu
- Geçmiyor Günler, Kara Yazı, Kız Kaçıran ve Hapishane Şarkısı III – Ahmet Kaya
- Aldırma Gönül ve Hapishane Şarkısı – Edip Akbayram
Yorumlar - Yorum yapmak için tiklayin