Cinsel

LGBT Tarihi Nereye Dayanır? Farklı Kültür ve Ülkelerde LGBT Tarihi Nasıldır?

LGBT Tarihi Nereye Dayanır? Farklı Kültür ve Ülkelerde LGBT Tarihi Nasıldır?

Başlıklar

Sosyal değişimlerin teknolojik ilerlemeler sayesinde çok hızlı ilerlediği bir dönemde yaşıyoruz. Dünya üzerindeki toplumlar bu değişimlerde farklı şekilde etkilenirken, birbirlerini etkileme şekilleri de farklı olmaktadır. Bu topluluklar içerisinde LGBT bireylerin yeri ise çok farklı bir yere sahip. Bunun en önemli sebebi LGBT bireylere karşı duyulan ön yargılar. Bu önyargıları kırmak adına son yıllarda birçok koldan çeşitli araştırmalar, çalışmalar yapılmaya başlanmış, toplumlara LGBT nedir sorusunun cevabı net olarak verilmek amaçlanmıştır.

Bireylerin fiziksek cinsiyetlerinin, üremelerini yani çocuk sahibi olmalarını sağlayacak eğilimlerden farklı olması yalnız insanlar arasında değil, doğada birçok canlıda görülmektedir. Genel ve beklenen davranış biçimlerinin dışında olduğu için, kendisini normal olarak gören insanlar tarafından “garip” ve “doğa dışı” karşılanabilen bu farklılıkları tam olarak anlatmanın kolay ve basit bir yolu yoktur. Birçok farklı sebepten dolayı birçok akademisyen tarafından üstünde çalışılan LGBT nedir sorusu üzerine her yıl çok sayıda makale, tez ve kitap yazılmaktadır.

Tarih Boyunca Cinsel Eğilim Farklılıkları

Tarih boyunca cinsel eğilimleri farklı olan bireyler farklı kültürler tarafından değişik şekillerde tepkiler almışlardır. Antik çağda birçok kültürde hem kadınlar hem de erkekler arasında eşcinsellik hatta biseksüellik oldukça normal görülmekteydi. Yazılı tarihin başlangıcından itibaren birçok coğrafyada üst düzey yöneticiler, askerler hatta kral ve kraliçelerin bile farklı cinsel eğilimleri olduğuna dair birçok kayıt bulunmaktadır.

Tarih Boyunca Cinsel Eğilim Farklılıkları

İtalya’da LGBT

İtalya’nın Sicilya adasında bulunan bir mağarada milattan önce 9600 ile 5000 yılları arasında olduğu düşünülen bir erkek figürleri arasında birbirleri ile ilişkiye giren erkek motifleri de görülmüştür. Günümüzde farklı cinsel eğilimler hakkında bilinen en eski belgelerden biri budur. Bir diğeri milattan önce 9.000 civarına ait olduğu düşünülen 10cm boyundaki Ain Sakhri heykelciğidir. 1933 yılında Kudüs’te görevli bir Fransız devlet memuru olan Rene Neuville tarafından aynı isimle anılan mağarada bulunan figürde iki erkek birbirine sarılmış ve öpüşür biçimde tasvir edilmiştir.

Milattan önce 7000 ile 1700 arasında kalan ve kabaca Bronz Çağı olarak adlandırılan döneme ait Akdeniz çevresinde, özellikle İtalya ve Yunanistan’da birçok çizim ve figür bulunmuştur. Bunlar arasında üçüncü bir cinsiyeti belirten, erkek cinsel organlarına ve kadın göğüslerine sahip bireyler tasvir edilmiştir. Ayrıca özellikle Kıbrıs adası ve Yunanistan’da hiçbir cinsel özellik belirtmeyen figürler de bulunmuştur.

Çekya’da LGBT

Çekya’nın başkenti Prag yakınlarında bulunan ve milattan önce 2900 ile 2500 tarihleri arasına ait olduğu düşünülen bir mezarda kadın elbiseleri giydirilerek defnedilmiş bir erkeğe ait kalıntılar bulunmuştur.

Afrika Ülkelerinde LGBT

Afrika ülkelerinden Lesoto’da yakın zamana kadar kadınların birbirleri ile olan ilişkileri “motsoalle” ismi altında kurumsallaşmıştı. Kuzey Kongo’da yaşayan Azande savaşçıları da kendilerine her konuda yardımcı olmaları amacıyla 12 ile 20 yaşları arasında erkekleri kendilerine eş olarak alırlardı. Bu ilişkilerde cinsellik penetrasyona değil, sürtünme şekliyle gerçekleştiriliyordu.

Farklı kültürlerde eşcinselliğe tepkiler nasıldı?

Mısır’da LGBT

Antik Mısır’da eşcinsel ilişkilere dair olduğu düşünülen ilk hiyeroglifler ve diğer deliller milattan önce 2400’lü yıllara dayandırılmaktadır. 5.hanedan firavunlarından Niuserre’nin hizmetkarları Khnumhotep ve Niankhknum’un aynı mezara dudak dudağa defnedilmeleri arkeologlar tarafından her ikisi de erkek olan bu bireylerin birbirleri ile olan ilişkilerini çok açık bir biçimde yaşayabildikleri olarak yorumlanmıştır. Khnumhotep ve Niankhknum aynı zamanda tarihte bilinen ilk eşcinsel çifttir.

20.yy’ın ilk yıllarına kadar Mısır’ın Cezayir sınırı yakınlarında yer alan Siva Vahası ve çevresinde gelişen yerleşim birimi İslam’ın etkisinde olmasına rağmen eş cinsel evliliklerin devam ettiği bir bölge olarak varlığını sürdürmüştür. Alman Mısırolojist (egyptologist) Georg Steindorff bölgeye 1900 yılında yaptığı ziyaret sonrası eşcinsel evliliklerin hala yaygın olduğunu ve normal evliliklere ek olarak gerçekleştirildiğini kayda almıştır. Alman biliminsanı erkeklere verilen başlık parasının bazı durumlarda genç kızlara verilenlerden 15-20 kat fazla olduğunu da eklemiştir.

Aynı bölge hakkında 1917 yılında Harvard Peabody Müzesi için kaleme aldığı notlarında Mohammad Abd Allah erkeklerin 4 kadınla evlenebildikleri ancak sadece bir erkekle evlenebildikleri, bu evliliğinde çok sıkı şartları olduğunu kayda almıştır. Mısır hükümeti uzun yıllar boyunca yalnızca bu bölgenin değil, ülkenin genelindeki eşcinsel ilişkileri yasaklamak için verdiği çabalar zaman içerisinde etkisini göstermeye başlamıştır.

Bölgede doğup büyüyen Antropolog Fathi Malim’in kendi araştırmalarını derlediği ve 2001 yılında yayınlanan kitabı “Oasis Siwa” (Siva Vahası) bölgede yaşayan kabile şefleri tarafından veto edilmiştir. Özellikle kitapta yer alan ve bir adamla gencin aşkını konu alan aşk şiiri başta olmak üzere, birçok kısmın kaldırılmasını talep etmişler, eğer bu talepleri gerçekleşmez ise Fathi Malim’i bir daha aralarına almayacakları tehditinde bulunmuşlardır. Bunun üzerine ilgili bölümler hali hazırda basılmış kitaplardan sayfaları yırtılarak çıkartılmış, ikinci baskılarda ise hiç yer almamıştır.

2005 yılında yine Siva’da doğan ve tarihçi ve antropolog olan Abd El-Aziz Abd El-Rahman Aldumairy tarafından yazılan “Siwa Past and Present” (Geçmişten Geleceğe Siva) kitabında bölgedeki eşcinsellik kültürü hakkında atıflar bulunmaktadır.

Bölgenin kültürü hakkında 1940’lı yıllarda incelemeler yapan ve bunları yazılı hale getiren İngiliz yazar ve romancı Robin Maugham “Sivan erkekleri bir erkek için birbirlerini öldürebilirler ama kadınlar için asla bunu yapmazlar” derken, Walter Cline erkeklerin “Sodomy” olarak adlandırılan biçimde cinsel ilişkiye girmekten de bundan bahsetmekten de hiç utanmadıklarını belirtmiştir. Bunun için ise en fazla 12 ve 18 yaş arasında çocukların kullandığını eklemiştir. Cline’ın burada kullandığı “sodomy” tabiri, Sodom ve Gomorra şehirlerine yapılan bir göndermedir. Sodom’a yapılan bir diğer gönderme ise 1937 yılında Arkeolog Count Byron De Prorok tarafından “Buradaki şevke Sodom’da bile yaklaşılamamıştır… Eşcinsellik yaşanmanın ötesinde coşkuyla kutlanıyordu… Her dansçının bir erkek arkadaşı var… Ve (kabile) şefleri, onların da genç erkeklerden haremleri var.” şeklinde anlatılmıştır. Sodom ve Gomorra konusunda bilgi almak isterseniz, aşağıda bulabilirsiniz.

Asurlular Zamanında LGBT

Antik dünyanın en önemli uygarlıklarından biri olan ve günümüz Irak topraklarında varlığını sürdürmüş olan Asurlular da eşcinsellik gündelik hayatta önemli bir yer tutuyordu. Asurlular orduda görev alan erkeklerin birbirleriyle cinsel ilişkiye girmelerini yasaklayan tarihte bilinen ilk devlettir. Asur kanunlarına göre bir erkek silah arkadaşıyla ilişkiye girerse, hadım edilmelidir. Bu cezaya rağmen erkek ve kadınlara karşı işlenen cinsel suçlarda cezalar eşitti. Ayrıca anal seks bazı dini ayinlerin parçasıydı. Yasalar veya toplum önünde insanların cinsel eğilimlerini yasaklayan veya ayıplayan hiçbir değer yoktu. Milattan önce 2600 yılından Asurluların tarih sahnesini terk ettikleri milattan önce 609 yılına kadar bu kanunlar uygulamada kalmıştır.

Çin’de LGBT

Dünyanın en köklü uygarlıklarından biri olan Çin’de eşcinsellik uzun süre toplumda normal olarak karşılanmıştır. Bilgin Pan Guangdan’ın notlarına göre ünlü Han Hanedanından gelen imparatorların neredeyse tümünün en az bir erkek partneri bulunmuştu. Eski Çin kayıtlarında ve edebiyatında eşcinselliğe birçok atıfta bulunulmaktadır.

LGBT bireylerin yüzyıllardır verdiği mücadeleler nelerdir?

Hindistan’da LGBT

Doğunun en önemli kültürlerinden biri olan Hindistan’da eşcinsellik toplumda önemli bir yer tutmaktadır. Dünyanın en ünlü cinsellik kitabı Kamasutra’da eşcinseller için de bölümler bulunmaktadır. Ayrıca, Hijra ismi verilen bir kast (sınıf) genel olarak cinsiyet değiştirmiş erkeklerden oluşmaktadır. Hayatlarını kadın gibi geçiren bu bireyler genel olarak eğlence ve sanat dallarında çalışmaktadırlar. Uzun yüzyıllardır bölge kültürünün önemli parçalarından olan Hijralar üçüncü cinsiyet olarak tanınmak için hükümetlere baskı yapmaktadırlar.

Britanya’da LGBT

Britanya adasının ilk sakinleri arasında yer alan Keltler arasında da eşcinsellik yaygındı. Özellikle erkekler arasında çok yaygın olan eşcinsellik, ufak topluluklar halinde yaşayan kültür tarafından kabullenilmişti. Milattan önce 1.yy’da bölgeye giden Romalı Diodorus Siculus notlarında Kelt kadınlarının çok güzel olduğunu ama buna rağmen Kelt erkeklerin birbirleriyle yatmayı tercih ettiği belirtmiştir. Ayrıca, eğer genç bir erkek kendisini başka bir erkeğe teklif eder ve reddedilirse bunu bir hakaret olarak algıladığını da eklemiştir. Ünlü filozof Aristo’ta Politika kitabında Kelt erkeklerinin diğer erkeklere olan ilgisini vurgulamıştır.

Antik Yunan’da LGBT

Batı medeniyetinin temelini oluşturan Antik Yunan medeniyetinde de eşcinsellik toplum ve kanunlar tarafından benimsenmiştir. Aynı cinsten bireyler arasında evlilikler yaşanmasa bile, çiftlerin sevgilileri olması doğal bir durumdu. Genelde erkekler kendilerine genç yaşta erkek çocukları sevgili olarak alırlar ve yetişmelerine yardımcı olurlardı. Yaşlı erkeğe Erastes (aşık), genç erkeğe ise Eromenos (sevgili) denirdi. Şehir devletleri halinde gelişen Yunan medeniyetinde, şehirlerden şehirlere çeşitli farklılıklar da bulunmaktaydı. Atina’dan sonra en önemli kent olan Sparta’da savaşçılar Atinalılar gibi genç erkekleri sevgili olarak almaz, sevgililerini silah arkadaşları arasından seçerlerdi. Bunun savaşçılar arasındaki bağı arttıracağına inanırlardı. Lezbiyen sözcüğünün günümüzde Yunanistan’a bağlı olan Lesbos adasından geldiği düşünülmektedir. Yunan şair Sappho doğduğu bu adada dokuz adet lirik şiir yazmıştır. Bu şiirlerin içerikleri hala tartışmalı olsa da genel olarak kadınların birbiriyle sevişmeleri ve birbirleri ile yaşadıkları aşklar olarak yorumlanmaktadır.

Roma İmparatorluğunda LGBT

Roma uygarlığında eşcinsellik toplum tarafından kabul gören ancak hayatın her noktası gibi yasalarla da sıkı sıkıya takip edilen bir olguydu. Konuyla ilgili Lex Scantinia, yani Roma yasası aşağıdaki hükümleri içermektedir;

  • Özgür doğan hiçbir erkek Romalı seks sırasında pasif olmamalıdır. Seks sırasında pasif rol almak küçük düşürücü bir davranış olarak kabul edilirdi.
  • Özgür doğan erkek Romalılar her ne olursa olsun cinsel saldırılardan korunmalıydı.
  • Özgür doğan erkek Romalılar köle, daha düşük sınıftan biri, hayat kadını veya sınıfsız biriyle ilişkiye girerken mutlaka aktif olmalıdırlar.

Romalıların günlük dilinde homoseksüel veya heteroseksüel kelimelerine karşılık gelen bir kelime bulunmuyordu. Maskulen bir toplum olan Roma’da erkeğin kiminle seks yaptığını eleştirecek bir ahlaki kısıtlama bulunmuyordu. Libidonun çok yüksek olma durumu olan Hiperseksüalite kadınlar için de erkekler için de hoş karşılanmayan bir durumdu. Kadınların uymaları gereken ahlak ve toplum kuralları daha sıkıydı. Maalesef lezbiyen ilişkilerle ilgili kayıtlarda çok fazla bilgi yer almamaktadır.

Önce Museviliğin sonra da Hıristiyanlık ve İslam’ın yayılması ile birçok toplumda farklı cinsel eğilimlere sahip olmak ayıplanan bir davranış hatta suç olarak görülmeye başlanmıştır.

LGBT ve toplumlar arasındaki ilişki

Sodom ve Gomorra

İbrahimi dinlerde cinsel farklılıklara karşı en fazla kullanılan argümanlardan biri Sodom ve Gomorra şehirlerinin başlarına gelenlerdir. İncil’de ve Tevrat’ta Sodom ve Gomorra olarak geçerken, Kur’an da Lut Kavmi olarak yer alır. Sodom ve Gomorra olarak anılsa da Gomorra hakkında pek fazla bilgi bulunmamaktadır.

Bu şehirler ve halklar tanrının emirlerine karşı çıktıkları ve günah işlemeye devam ettikleri için tanrı tarafından ateş yağdırılarak yok edilmiştir. Sodom’dan bir tek Hz. İbrahim’in yeğeni Hz.Lut ve iki kızı sağ kurtulmuştur. Hz.Lut ve kızlarının hayatını kurtaran, tanrı tarafından gönderilen ve Hz.Lut tarafından iyi ağırlanan melekler Cebrail ve Mikail olmuştur. Hz. Lut ve ailesi Sodom’dan ayrılırken melekler onlara asla geri bakmamalarını emretmiştir. Kur’an’a göre Hz.Lut’un karısı inançsız olduğu için Sodom’un diğer sakinleri ile aynı kaderi paylaşmıştır. Diğer kutsal kitaplara göre ise şehirden ayrılırken Cebrail ve Mikhail’in uyarısını göz ardı edip kafasını çevirip Sodom’a baktığı için tuz yığınına dönüştürülmüştür.

Sodom halkının günahları dinler tarafında ahlaksızlık çerçevesinde değerlendirilmiş, eşcinsellik ve doğal olmayan türde ilişkiler de bu bağlamda ele alınmıştır. Günümüzde “sodomy”, “sodomite” gibi terimler özellikle bu tür ilişkiler ile özellikle aynı cinsten olan bireylerin anal ve oral seks yapmalarını anlatmak için kullanılmaktadır.

Şehirlerin yerleri konusunda bilim insanları henüz hem fikir değildir. Bundan dolayı, eğer şehirler gerçekse bile, nasıl yok olduklarına dair genel destek gören bir teoride bulunmamaktadır. En dikkat çeken teoriler;

  • Ölü Deniz ve çevresinde milattan önce 2100 – 1900 yıllarında yaşandığı tahmin edilen deprem,
  • Milattan önce 1600 civarında, Tunguska olayındaki gibi, bölgede patlayan bir meteordur.

Bölgedeki arkeolojik kazılar devam etmektedir.

Osmanlı’da ve Kültürümüzde Farklı Cinsel Eğilimlere Gösterilen Tepkiler

İslam dini etrafında oluşturulan hukuk kurallarına göre eşcinsel ilişkiler doğal kabul edilmemekte ve günah olarak nitelendirilmektedir. Hıristiyan ve Yahudi inancı gibi Lut Kavmini (Sodom ve Gomorra) örnek gösteren Kur’an bu eylemlerden kaçınılmasını emretmektedir. Tarih boyunca bu emir çeşitli cezalara dönüştürülerek uygulanılmak istenmektedir. Farklı şekillerde yorumlanması sebebiyle eşcinsel ilişkiler yani livata, farklı biçimlerde cezalandırılabilmektedir. Bu cezalar;

  • Sopa veya kırbaç,
  • Recm,
  • İdam şekillerinde gerçekleşmekteydi.

Osmanlı Hukukunun ve toplumunun önemli bir kısmı İslam merkezli bir biçimde organize olmasına rağmen Osmanlı toplumunda eşcinsellik ve diğer farklı cinsel eğilimler yaygındı ve kabul görmekteydi. Özellikle 18 ve 19.yy’larda üretilen, başta minyatürler olmak üzere sanat eserlerinde erkekler arasındaki cinsel ilişkilere dair çok açık göndermeler bulunmaktadır. Divan edebiyatında da homoerotik göndermeleri bulunan eserler bulunmaktadır.

Özellikle imparatorluğun önemli şehirlerinde farklı cinsel eğilimlere sahip bireyler herhangi bir yaptırıma veya ayıplamaya maruz kalmadan hayatlarını sürdürebilmekteydi. İslam hukukunun emrettiği cezaların özellikle Anadolu ve Rumeli bölgesinde uygulandığına önemli bir kanıt henüz bulunmamıştır.

Bunun yanında özellikle padişahın hareminde görev alan birçok hadım bulunmaktaydı. Devletin en önemli noktalarından birinde görev yapan bu kişilere halk arasında saygı duyulurdu. Sosyal hayat içerisinde özellikle erkek çocuklar ile ilişkiye girmek normal sayılırdı.

1839 yılında açıklanan Gülhane Hatt-ı Şerifi’nin (Tanzimat Fermanı) ardından yapılan yenilikler kapsamında 1853 yılında cinsel eğilimleri sebebiyle verilecek cezalar tamamen kaldırılmıştır.

İslamiyet öncesi Orta Asya Türk tarihinde eşcinsellik ile ilgili henüz önemli bir bilgi bulunamamıştır. Dönemle ilgili yazılı kaynakların az olması bunu güçleştirmektedir.

İlginizi çekebilir: LGBT Nedir? LGBT Nasıl Ortaya Çıkmıştır? LGBT Bayrağının Anlamı Nedir?

İlgili yazılar

Yorumlar - Yorum yapmak için tiklayin

YORUM BIRAKIN