Kimdir

Kaygusuz Abdal Kimdir Eserleri ve Şiirleri Nelerdir?

Kaygusuz Abdal Kimdir Eserleri ve Şiirleri Nelerdir?

Başlıklar

Türk edebiyat tarihinin ve tasavvuf tarihinin önemli isimlerinden birisi Kaygusuz Abdal’dır. Özlü sözleri, şiirleri ve hayatı ile sık sık adından söz ettiren Kaygusuz Abdal hakkında internette de pek çok arama yapılmaktadır. Kaygusuz Abdal kimdir eserleri ve şiirleri nelerdir gibi soruların cevapları merak edilmektedir.

Kaygusuz Abdal, Alevi-Bektaşi geleneğine gönül vermiş, mutasavvıf bir halk ozanıdır. Asıl adı Gaybî’dir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin yolundan giden Abdal Musa’nın müridi olan Kaygusuz Abdal, kırk yıl tasavvufa hizmet etmiş, kerametleriyle döneminde pek çok hastaya şifa dağıtmıştır. Savaşların kazanılmasına vesile olmuş, dertlilerin derdine derman olmuştur.

Alaiye Beyinin oğlu olmasına rağmen Kaygusuz Abdal dergaha yerleşerek orada bütün dünyevi güzelliklerden vazgeçmiştir. Dünyevi güzelliklere minnet etmediği, her zaman sadakatli olduğu için piri Abdal Musa ona Kaygusuz mahlasını vermiştir. Abdal Musa’ya kırk yıl hizmet ettikten sonra Kaygusuz Abdal yanına kırk abdal alıp Alevilik-Bektaşilik geleneğini yaymak için dergahtan ayrılmıştır. Mısır’a giden Kaygusuz Abdal burada kerametleriyle Mısır sultanının gözüne girmeyi başarmış, sultan da Kaygusuz Abdal ile abdalları için dergah inşa ettirerek onları ödüllendirmiştir. Bu dergahın ünü geniş bir alana yayılmış, sayısız müridi olmuştur. Eserleri günümüzde dahi dilden dile, gönülden gönle dolaşmaktadır.

Kaygusuz Abdal kimdir

Kaygusuz Abdal Kimdir?

Kaygusuz Abdal Alevi-Bektaşi geleneğinin bir temsilcisi olarak ünlenmiş halk şairidir. Hayatı hakkında kesin bilgiler bulunmayan ozanın yaşamına dair detaylar Bektaşi menkıbelerine dayanmaktadır. Doğum yılı kesin olarak bilinmemekle birlikte 1341-1342 yıllarında dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Asıl adı Alâyî Gaybî ya da Alâeddin Gaybî’dir.

Anonim menkıbelerden ve eserlerinden yola çıkılarak hayatı hakkında detaylara ulaşılmış olan Kaygusuz Abdal’ın yaşamına dair bilgiler daha çok yorumlardır. Buna göre Kaygusuz Abdal Alaiye Beyi Hüsameddin Mahmut’un oğludur. Alaiye günümüzdeki Antalya’nın Alanya ilçesidir. Kaygusuz Abdal bey oğlu olduğundan döneminde iyi bir eğitim almıştır. Bunun yanında at biniciliğinde, kılıç kullanmada, avcılıkta eşsiz bir yeteneği vardır.

Birgün Kaygusuz Abdal çıktığı bir av esnasında bir ceylan avlamıştır. Ceylanın koltuğunun altına oku saplamış, ancak ceylan kaçmıştır. Kaygusuz Abdal da ardından koşmuştur. Uzun bir kovalamacadan sonra ceylan Elmalı’da bir dergahın kapısından içeri girmiştir. Ardından Kaygusuz Abdal da dergaha girmiştir.

Kaygusuz Abdal ile ceylanın girdikleri dergah Abdal Musa’nın dergahıdır. Kaygusuz Abdal dergah içinde gördüğü dervişlere ceylanı sormuş; fakat dervişlerin tamamı ceylanı görmediklerini söylemiştir. Sonunda Abdal şeyhin huzuruna çıkmış ve Abdal Musa ona attığı oku tanıyıp tanıyamayacağını sormuştur. Kaygusuz Abdal da okun üzerinde beyliğin nişanı olduğunu, bu nedenle tanıyabileceğini söylemiştir. Bunun üzerine Abdal Musa kolunu kaldırmış ve Kaygusuz Abdal attığı okun şeyhin koltuğu altında saplı olduğunu görerek hayretlere düşmüştür. Bu mucize üzerine Kaygusuz Abdal Abdal Musa’nın müridi olmaya karar vermiş, ancak babası bu kararına karşı çıkmıştır.

Kaygusuz Abdal’ın babası bunun üzerine Teke Beyi’nden yardım alarak dergahı basmıştır. Fakat dervişlerin kerametiyle birlikte Teke Beyini yenmeyi başarmışlardır. Böylece Kaygusuz Abdal’ın babası oğlunun dergahta kalmasına izin vermek zorunda kalmıştır. Burada Kaygusuz Abdal kırk yıl Abdal Musa’ya hizmet vermiş, bu sadakatinden dolayı şeyhi müridine Kaygusuz lakabını vermiştir.

Kaygusuz Abdal dergahta geçen kırk yılının sonunda artık Alevilik ve Bektaşilik geleneğini yaymaya karar vererek izin alıp dergahtan çıkmıştır. Abdal Musa müridine eşlik etmesi adına kırk abdal ayırmıştır. Kaygusuz Abdal ve kırk derviş Mısır’a gitmişler ve Mısır sultanının huzuruna çıkmışlardır. Sultanın huzurunda çeşitli kerametler sergilemişler ve bunun üzerine sultan, Nil Nehri kenarında bir dergah inşası yaptırmıştır. Kaygusuz Abdal sonrasında pek çok yeri dolaşmış, hacca gitmiştir. Hac dönüşü Hz. Ali’nin ve ehl-i beyt imamlarının kabirlerini ziyaret etmiş, Halep, Bağdat, Şam, Kufe, Kilis, Necef, Kerbela gibi beldelerde bulunmuştur. Hac dönüşü Şam’a uğradığı sırada orada bir bahçenin dolapla sulandığını görmüş, bunun üzerine Dolabnâme adlı şiirini yazmıştır. Daha sonra kırk abdalıyla birlikte Kaygusuz yeniden Abdal Musa’nın yanına gitmiştir.

Kaygusuz Abdal’ın hayatının bundan sonrasına dair menkıbelerde herhangi bir veri yoktur. Mısır’da öldüğü ve türbesinin Kahire yakınlarında yer alan bir mağarada bulunduğu düşünülmektedir. Bu mağaranın adının Mukattam olduğu söylenmektedir. Kaygusuz Abdal’ın burada bir mağaraya gömülü olduğu düşüncesinden dolayı kendisine Abdullah Magaravi de denmiştir. Bu, mağarada gömülü tanrı kulu manasına gelmektedir.

Alevi-Bektaşi geleneğinin kurucusu olarak kabul edilen Kaygusuz Abdal’a günümüzde büyük bir bağlılık söz konusudur ve tekkelerde ona ait olduğu söylenen bir resim duvarlara asılı vaziyette bulunmaktadır. Topkapı Sarayı Müzesinde de Kaygusuz Abdal’a ait bir minyatür yer almakta, Levnî tarafından yapılmış bu minyatürde Kaygusuz elinde bir nefir, başında bir taçla tasvir edilmiştir.

Kaygusuz Abdal Eserleri

Kaygusuz Abdal Edebi Kişiliği

Kaygusuz Abdal şiirlerinde çoğunlukla Kaygusuz mahlasını kullanmış olup bazılarındaysa Serayi adını tercih etmiştir. Açık ve sade bir üslubu tercih eden Kaygusuz Abdal, Alevi-Bektaşi şiir geleneğinin sürdürülmesinde önemli bir yere sahiptir.

Kaygusuz Abdal’ın şiirlerinde Yunus Emre’den etkilendiği açıkça görülmektedir. Alaycı bir dille şiirlerini dile getirmeyi tercih eden ozan, konu olarak daha çok akıl, gönül, nefis, mürşit gibi tasavvufla alakal konulara yönelmiştir. Didaktik tarzda şiirleri bulunan Kaygusuz Abdal mesnevilerinde lirik bir anlatımdan yana olup şiirlerinde hem hece ölçüsünü hem aruz ölçüsünü kullanmıştır.

Kaygusuz Abdal nesirlerinde daha çok masalsı bir üslup kullanmıştır. Kısa ve öz bir dile sahip olan nesirlerinde çok sayıda tekerlemeye de yer vermiştir. Anlatımını kullandığı tekerlemelerle çok daha ilgi çekici hale getirmiştir.

Kaygusuz Abdal 15. Yüzyıl tasavvuf şairleri arasında yer alır ve Bektaşi’dir. Alevi-Bektaşi halk şiirinin kuruluşuna öncülük etmiş olup bazı şiirlerini Yunus Emre’nin şiirlerinden ayırmak oldukça zordur. Şiirlerinde samimiyet vardır. Güçlü bir lirizm, zeka ve derin bir heyecan dikkat çekmektedir. Kaba sofuluğu üstü kapalı söyleyişlerle alaya almış olan ozan, şathiye türünün gelişmesine de önemli katkıda bulunmuştur. Birçok şiirinde mizah ile yergi iç içedir.

Kaygusuz Abdal’ın bazı şiirlerinde kahramanlık, mertlik temalarıyla birlikte destansı bir hava vardır. Halkın anlayabileceği yalın bir Türkçe kullanmış, eserlerinin hemen hepsinde Bektaşi kavramlarına yer vermiştir.

Kaygusuz Abdal hayatı boyunca pek çok yer gezmiş, birçok kişi tanımıştır. Bütün bunlar arasında hayatı hakkında net bilgiler olmamakla birlikte Anadolu’nun birçok ili hakkında detaylar onun eserlerinde yer almaktadır. Ozan gezip gördüğü yerleri kimi zaman lirik kimi zaman pastoral kimi zaman şathiye tarzında eserlerine yansıtmıştır. Yer adlarına, doğal konumlarına, halkın beğenilerine, giyim kuşamlarına, yemeklerine dair pek çok dizeler mevcuttur.

Kaygusuz Abdal Eserleri

Kaygusuz Abdal’ın eserlerini üç başlık halinde ele almak mümkündür. Bunlar manzum eserleri, mensur eserleri ve manzum-mensur karışık eserleridir:

Manzum eserleri:

  • Divân,
  • Gülistân,
  • Mesnevî-i Baba Kaygusuz,
  • Gevhernâme,
  • Minbernâme.

Mensur eserleri:

  • Budalanâme,
  • Kitâb-ı Miğlâte,
  • Vücûdnâme,
  • Risâle-i Kaygusuz Abdal.

Manzum-Mensur karışık eserleri:

  • Saraynâme,
  • Dil-güşâ.

Manzum Eserleri

Divân’da Kaygusuz Abdal’ın üç yüz elliye yakın şiiri vardır. Bunların büyük çoğunluğu gazel tarzındadır. Otuza yakını hece ölçüsüyle yazılmıştır. Bu eserindeki şiirlerin büyük çoğunluğu ilahi vecd ile yazılmış olup hece ölçüsüyle yazılanlar daha çok şathiye karakterindedir. Bu şathiyelerinde Kaygusuz Abdal yaratanla samimi şekilde konuşmakta, dünyanın geçici güzelliklerine kapılanlar alaycı bir dille ele alınmaktadır. Bazılarıysa nutuk edasındadır.

Gülistân adlı eseri ezeldeki vahdet-i vücut anlatımıyla başlamaktadır ve bu, lâmekan olarak ele alınmaktadır. Kâinatın yaratılışı, Hz. Adem’in yaratılışı uzun bir hikaye ile burada karşımıza çıkar. Kısas-ı Enbiya kısaca anlatılır ve ardından belli bir konu üzerinde durulmadan tasavvufun çeşitli konuları bazı yerlerde çok heyecanlı biçimde ifade edilir.

Kaygusuz Abdal Mensur Eserleri

Mesnevî-i Baba Kaygusuz başlığı altındaki yazmalarda Kaygusuz Abdal’ın üç mesnevisi yer alır. İkinci mesnevi, Küçük Mesnevi başlığını taşır ve diğer ikisine nazaran daha kısadır. Mesnevilerin üçünde de sabit bir konu ele alınmayıp tasavvufi temalara yer verilir. Vecd içinde, coşkulu bir anlatım vardır. Lirizmin en üst seviyede olduğu şiirler ozanın bütün şiirleri içinde de en heyecanlı olanlarıdır.

Gevhernâme Kaygusuz Abdal’ın 71 beyitlik kısa bir mesnevisi olarak günümüze ulaşmıştır. İlk başta vahdet-i vücut görüşü anlatılır. Bu, deryadan kenarı atılan gevher benzetmesiyle ifade edilir. Hz. Muhammed gevherin canı olup bütün bir mesnevi onu methetmek için yazılmıştır.

Minbernâme küçük bir mesnevi olup 58 beyittir. Genel konu nefsi bilmenin en büyük erdem olduğudur. Kaygusuz Abdal’ın bir Cuma namazı esnasında, namazdan sonra hatibin kendisine bakarak söylediklerine karşı verdiği cevapları içerir. Bu eserde anlatılanların yaşandığı olayı Kaygusuz Abdal Menâkıbnâme adlı eserinde anlatmaktadır. Hatibin kendisini sakalı kırkık, üryan, büryan, giryan bir derviş olarak ifade ettiğini, sakalını kırkanın, üryan olanın cennete giremeyeceği anlattığını belirtir. Ardından ayağa kalkıp coşkuyla bu eserindeki söyleyişlerini söyler.

Mensur Eserleri

Budalanâme adlı eserinde Kaygusuz Abdal çeşitli tasavvufi konular üzerinde durur. Risale-i Kaygusuz adıyla da bilinen eser beş bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm kendini bilmekle alakalıdır. İkinci bölümde gönül konuları ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde Hakkı bilmekten bahsedilir. Dördüncü bölümde ozan kendini anlatır ve beşinci bölümde insanın dünyaya geliş sebebinden bahsedilir. Hem Mevlana Müzesinde hem İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bu eser yer almaktadır.

Kitâb-ı Miğlâte diğer eserlere nazaran oldukça farklıdır. Derviş sürekli uykuya dalıp rüya görür. Rüyasında kimi zaman geçmişte, kimi zaman gelecektedir ve şeytanla mücadele eder. Bu mücadelelerde onu mağlup eder ve adeta bir zaman makinası ile karşılaşırız. Coşkulu bir lirizmin hakim olduğu eserde dervişin ruh hali okuyucuya geçer.

Kaygusuz Abdal Mensur Eserleri

Vücûdnâme adlı eserde Kaygusuz Abdal çeşitli teşbihlere yer verir. Bu teşbihler bazı dini ve tasavvufi kavramlarla insan vücudunun çeşitli uzuvları arasındadır. Yazın tarikata benzetildiği eserde kış şeriata, baş devlet tacına, alın hidayet nuruna benzetilir. Sonrasında mürşidin gerekliği üzerinde durulur.

Risâle-i Kaygusuz Abdal bir tercüme eserdir. Konusu ve şekliyle Kaygusuz Abdal’ın diğer eserleriyle uyumludur. Eserde ozan, Allah’a ulaşmanın yollarından, tasavvuftan, nefis terbiyesinden, olgunlaşmadan ve daha birçok konudan didaktik bir üslupla bahseder. Yer yer lirik bir havası vardır. Eserin başında Türkçeye tercüme edildiği ibaresi varsa da henüz eserin aslı bulunamamıştır. Bu nedenle tercümenin tam bir tercüme olup olmadığı, yazarın çeşitli ilavelerinin bulunup bulunmadığı hususunda henüz bir şey söylenememektedir. Eserin tek nüshası İstanbul Belediye Kütüphanesi’nde yer almaktadır.

Manzum-Mensur Karışık Eserleri

Saraynâme adlı eserinde Kaygusuz Abdal cihan-saray benzetmesini esas alır. Bundan yol çıkarak dünyaya gelmedeki amacın Allah’ı tanımak ve Ona ibadet etmek olduğu anlatılır. Yazarın şeriat unsurlarından en fazla bahsettiği eseri Saraynâme’dir. Bu nedenle üslup olarak diğer eserlerinden daha sakindir. Fakat yer yer lirik söyleyişler bu eserde de karşımıza çıkmaktadır.

Dil-güşâ adlı eserinde Kaygusuz Abdal vahdet-i vücud üzerinde durmaktadır. Uzun bir mesneviyle başlayan eserde uzun Farsça bölümler bulunmaktadır. Tamamen tasavvufi konular üzerinde durulmaktadır. Tasavvufi konular zaman zaman mizahi bir üslupla ele alınmış, sembolik anlatımlar kullanılmıştır.

İlgili yazılar

Yorumlar - Yorum yapmak için tiklayin

YORUM BIRAKIN