Tarih

Lidyalılar Hakkında Bilgi, Nerede Kuruldu, Parayı Nasıl Buldular?

Lidyalılar Hakkında Bilgi, Nerede Kuruldu, Parayı Nasıl Buldular?

Başlıklar

Lidyalılar

Lidya, ilk çağda, bugünkü Batı Anadolu’da yer alan Küçük Menderes nehri ve Gediz nehirlerinin suladığı verimli arazileri kapsayan bölgeye verilen isimdir. Bu bölgenin ismi, aynı zamanda burada milattan önce 7. yüzyıl ve 6. yüzyıl arasında güçlü bir devlet olan Lidya Devleti’ne de verilmiştir. Lidyalılar, milattan önce 680 yılında Frigler’in yıkılması ile bağımsız bir devlet kurmuşlardır. Lidyalıların ilk Kralları Giges ve başkentleri Sardes’tir. Sardes kenti, o dönemin en zengin ve en büyük kentidir. Çok güçlü bir ordu kurup sınırlarını doğuda Kızılırmak’a kadar genişleten Giges, Kimmerlere karşı yürüttüğü savaşlar esnasında Asurlular ile iş birliği yaptı ve Kral Yolu’nu Asur’a kadar götürdü. Giges, Medler ile milattan önce 585 yılında barış anlaşması yaparak, Kızılırmak’ın Lidyalılar ile Medler arasında sınır olmasını sağlamıştır.

Parayı kullanan ilk medeniyet Lidyalılar olmuştur. Parayı yapmak için elektrolit, gümüş ve altın kullanmışlardır. Devletin en zengin ve en parlak dönemi son Kral Kroisos zamanı olmuştur. Fakat Pers İmparatorluğu’nun ani bir saldırısı sonucunda bu zengin devlet, tarihin tozlu sayfalarına karışmıştır. Lidya bölgesi, doğal kaynaklar bakımından bereketli ve çok zengindi. Menderes, Bakırçay ve Gediz ırmaklarının suladığı vadiler, tarım için oldukça elverişliydi. Bozdağlar’ın üzerinde mermer yatakları yer almaktaydı. Atların ve küçükbaş hayvanların otlaması için çok sayıda otlak vardı. Buralarda beslenen Lidya atları, güçlü, dayanıklı ve hızlıydı. Bütün bu malların satılması ve üretilmesi ticaret yapan ülkenin ekonomisi çok kuvvetliydi.

Lidya Devleti’ni yöneten en büyük Kralları şunlardır:

  • Kral Gyges (milattan önce 680 yılı ile 644 yılları arasında tahtta kalmıştır)
  • Kral Ardys (milattan önce 652 yılı ile 603 yılları arasında tahtta kalmıştır)
  • Kral Sadyattes (milattan önce 687 yılı ile 652 yılları arasında tahtta kalmıştır)
  • Kral Alyattes (milattan önce 610 yılı ile 575 yılları arasında tahtta kalmıştır)
  • Kral Kroisos (milattan önce 560 yılı ile 546 yılları arasında tahtta kalmıştır)

Belirtilen kaynaklarda yazılan bilgilere göre en büyük Krallar arasında ülkeyi en çok yükselten ve genişleten Kral, Kroisostur. (Krezus)

Lidya Devleti ile İlgili Genel Bilgiler

Lidya Devleti ile İlgili Genel Bilgiler

  • Frigler yıkıldıktan sonra Küçük Menderes ile Gediz vadilerinin ortasında olan yerde Kral Giges’in liderliğinde Sardes kentini başkent yaparak Lidya Devletini kurmuşlardır. Lidyalılar en parlak zamanlarını Kral Krezus zamanında yaşamışlardır.
  • Kimmer uygarlığını Anadolu’dan kovan ve topraklarını Kızılırmak’a kadar büyüten Lidyalılar, Ege kıyılarında yer alan liman kentlerinin çoğunu da kendi hakimiyetleri altına almışlardır. Ancak Prenslerin saldırılarına karşı koyamadıkları için milattan önce 546 yılında yıkılmışlardır.
  • Lidya Devleti, ticaret ile zengin olmuş ve Anadolu’da paralı askerlik uygulamasını getirmişlerdir. Ancak bu askerler içinde hem taktik hem dil birliği olmadığı için bu askerlerde vatan ve millet sevgisi de bulunmazdı. Bu durum sadece para kazanmak için savaşan paralı askerlerin başarı elde etmesini zor hale getirmiştir. Bu durum da Lidya Devleti’nin yıkılmasına neden olmuştur.
  • Lidyalılarda hem Anadolu tanrılarına hem de Yunan tanrılarına tapma vardır.
  • Ticarete çok fazla önem vermişlerdir. Bundan ötürü Efes kentinden başlayıp Mezopotamya’ya kadar ulaşan Kral yolunu yaptılar. Bu ticaret yolu hem Anadolu’yu önemli bir ticaret merkezi haline getirmiştir hem de doğu kültürleri ve batı kültürlerinin birbirleri ile etkileşime girmesini sağlamıştır.
  • Lidyalılar, Sardes kentinde dünyada bulunan ilk serbest ticaret bölgesini meydana getirmişlerdir.
  • Değiş tokuş sisteminin gelişmiş hale gelen ticareti yeterince karşılamamasından dolayı milattan önce 700’lü yıllarda Lidya uygarlığı ilk kez ticaret için parayı kullanmışlardır. Paranın bulunmasından sonra alışveriş çok daha kolay hale gelmiştir, ekonomik hayatta canlanma meydana gelmiştir ve sermaye birikimi ile finans sektörünün meydana gelmesine zemin hazırlanmıştır.
  • Ticarette paranın kullanılmaya başlaması ile beraber takas sistemi de artık tercih edilmemeye başlamıştır.
  • Lidyalılar yazı yazarken Fenike alfabesini tercih etmişlerdir.
  • Bilime büyük ölçüde önem göstererek araştırmalar yapan bilim adamlarına da gerekli desteği vermişlerdir.
  • Dokumacılık sektörü ile madencilik sektöründe ileri bir düzeye gelmişlerdir. Özellikle ilk çağda kuyumculuk alanında en üst düzeye ulaşmayı başarmışlardır.
  • Lidya halkı tarımdan daha çok ticaret ile uğraşmışlardır.
  • Milattan önce 560 yıllarında ilk kez Kroisos’un darp etmiş olduğu altın karışımlı elektron sikkesinde karşı karşıya duran aslan ile boğa protomu yer alır.
  • Lidya halkında bulunan en önemli özelliklerden biri de dünyanın en gelişmiş kervansaray nişancıları olmalarıdır.
  • Lidya Devleti Anadolu bölgesinde ulaşımı düzenli ve sürekli bir hale getirmiştir. Bunu da kervansaray, hamam ve yedi beygir ahırlarını örgütleyip bu şekilde sağlamışlardır.

Lidya Dili

  • Lidya yazısı, Yunan alfabesinin bir türünden uyarlanmıştır ve 8 sesli ve 18 sessiz olmak üzere toplamda 26 işaretin hemen hemen hepsinin Yunancada doğrudan karşılığı bulunmaktadır. Çoğu harf ya Yunancada yer alan harflerden türetebilecek seslere ya da Yunanca karşılıkları ile aynı seslere sahiptir. Lidya dili Yunancada bulunmayan sesler için birkaç Yunanca harf kullanılmaktadır.
  • Yunanca dili yapılan araştırmalara göre yüzden fazla yazıtta tespit edilmiştir. Ancak bunlardan en fazla 30 tanesi birkaç kelimeden fazlasını içerir ve makul ölçüde tamdır.
  • Grafiti, bazı sikke lejantları ve milattan önce 7. yüzyıl ile 6. yüzyıl arasındaki zamana ait nesneler üzerinde birkaç tane yazı vardır. Fakat elimizde bulunan metinlerin pek çoğu milattan önce 5. yüzyıl ve 4. yüzyıllara tarihlenmektedir.
  • Yazıtların önemli bir kısmı Lidya’nın başkenti olan Sardes ya da çevresindedir, ancak başka yerlerde dağınık örnekler de bulmak mümkündür.

Lidya Dili ve Alfabesi

Lidya Dini

Milattan önce yedinci ve altıncı yüzyıllarda kısmen Yunan kısmen Anadolulu tanrılardan oluşan bir pateonla, Lidya dini çok tanrılı yapıya sahip bir dindi. Lidyalılar tarafından tapılan bazı tanrıça ve tanrılar kökeninde Anadolulu, diğerleri ise bütünüyle ya da kısmen Yunandı. Phrygler’de olduğu gibi Lidyalılarda da en önemli din ögelerinden biri Kuvaya ismi ile andıkları Kybele, yani Büyük Ana idi. Bu tanrıçaya Lidya’da en azından milattan önce 2000 yılının ikinci yarısından beri tapınılmaktaydı. Lidya kralları Yunan tanrılarına ilgi duyuyorlardı. Ayrıca Lidyalılar, Artemis, Apollo ve Zeus gibi Yunan tanrılarına taparlardı. Lidyalılar asil ve krallarını Frigler’in yaptığı gibi tümülüslere gömerlerdi. Tümülüslerde bulunan mezar odalarının süslü ve güzel mermerler ile kaplı olması, Lidyalıların ölümden sonra olan yaşama inandıklarını göstermektedir. Bu mezarlar, başkent Sardes yakınlarında bulunan Bin Tepe yöresinde yer almaktadır.

Sardes

Sardes, Batı Anadolu’da kurulmuş olan Lidya Krallığı’nın başkentidir. Günümüzde Manisa ili topraklarına bulunan Sartmustafa köyü yakınlarında, Pakyolos Çayının kıyısında ve Tmolos Dağı’nın (Bozdağ) kuzey yamaçlarında yer almaktadır. Sardes’te ilk yerleşim ile ilgili elimizde hiçbir bilgi yoktur. Yapılan kazı çalışmaları sonucunda bulunan seramikler Sardeslilerin Yunanistan kültürleri ile bağlantılı olduğunu kanıtlar niteliktedir. Diğer Doğu Akdeniz kentleri gibi Sardes kenti de Tunç Çağı’nın sonlarında gerçekleştirilen düşman saldırısı sonucunda yıkılmıştır. Trak göçlerinin nedeni olarak ortaya çıkan bu olay sonucunda burada bulunan hakimiyet Atys hanedanından Atyadlardan Herakildere, milattan önce 687 yılında da Mermnad hanedanına geçmiştir.

Sardes bu olaylardan sonra büyüdü ve ününü tüm dünyaya duyurdu. Kimmerler bu kenti milattan önce 7. yüzyılda üç kez yıktı. Kimmerler’in eline sadece bir kayalığın üzerinde bulunan akropol geçmedi. Bu saldırıların atlatılmasından sonra Kroisos (Karun) ve babası Kral Alyattes zamanında bu kent en zengin zamanlarını yaşadı ve Önasya’da bulunan en önemli metropollerin arasında yer aldı. Milattan önce 547 yılı ile 546 yılı arasında Persler, Karun’u yenerek kenti ele geçirdi. Lidya Devleti’ni ele geçiren Persler, onlardan kalan bu bölgeyi satraplık merkezi yaptı.

Sardes’de milattan önce 6. yüzyılda yapılmış altın işleme atölyeleri yer almaktadır. 25 metreye 20 metre boyutlarına sahip olan bu yapıda, Paklotos Çayından çıkarılmış olan altınlar işlenir ve sikke basılırdı. Ayrıca bu atölyelerin yakınlarında kuyumcu dükkanları da yer alırdı. Yapılan araştırmalara göre burada yer alan akropolün 8. yüzyıla kadar gittiği bilinmektedir. Ancak bugüne kadar gelen kısmı Bizans döneminden kalmadır.

Kroisos (Krezus, Karun) Kimdir?

  • Milattan önce 560 yılı ile 546 yılları arasında hüküm süren Kroisos, Lidya’nın zenginliği ile ün yapmıştır. İyonya’da Yunanlıları yenmiştir. Fakat Perslere yenilip onların egemenliği altına girmiştir.
  • Babası Kral Alyattes’ten sonra tahta geçen Kroisos, Mermnad Hanedanından gelmiştir. Kroisos, Batı Anadolu’da bulunan Ephesos’u diğer bir adıyla Efes’i ve diğer kentleri alarak İyonya’nın fethini gerçekleştirdi. Yeterli donanmaya sahip olmadığı için adalara saldıramadı. Bunun yerine adalar ile ittifak anlaşması yaptı.
  • Her geçen gün daha da güçlenen Pers İmparatorluğu, Lidya’ya karşı tehdit oluşturdu. Bu tehdide karşı Kroisos, Babiller ile ittifak kurdu. Ayrıca Mısır ve Sparta’dan askeri destek aldı. Pers’lerden önce Kappadokia’ya saldırdı. Pteria’da olan iki tarafın da kazanamadığı savaştan sonra yeni, güçlü bir ordu kurmak için Başkent Sardes’e geri döndü. Fakat onu izleyen Pers İmparatoru Kyros, ani bir saldırı girişiminde bulunarak Sardes’i tamamen ele geçirdi.
  • Krosisos’un durumu ile ilgili farklı bilgilere sahipiz. Yunan şair Bakhylides, Kroisos’un kendini bir cenaze ateşinde yakmak istediğini, fakat bunu gerçekleştiremeden yakalandığını yazar.
  • Heredot ise Kyros’un Kroisos’u canlı bir şekilde yaktırmak istediğini ancak Tanrı Apollo’nun onu kurtardığı ve daha sonra Kyros’un ardılı II. Kambyses’e eşlik ettiğini yazar.
  • Kteisas isimli bir hekim ise Kroisos’un Kyros’un kontrolüne geçtiğini ve Media’da yer alan Barene valiliğine getirildiğini yazar.
  • Ancak en ünlü söylenti, Kroisos’un Atina’lı yasa koruyucu Solon ile buluştuğudur. Heredot’un yazmış olduğu bu hayal ürünü buluşmada, Solon Krosisos’a mutluluğun parada değil, iyi şansta olduğunu öğretmiştir.

Paranın İlk Defa Kullanılması ve Lidya Parası

Paranın İlk Defa Kullanılması

  • Milattan önce 7. yüzyıla kadar insanlar ticarette değiş tokuş yaparlardı. Değiş tokuş yapmak için kullandıkları şeylerin arasında taş ve sığır gibi taşınması pek kolay olmayan şeyler vardı.
  • Lidyalılar milattan önce 7. yüzyılda kolay taşınabilen ve ticarette kullanılabilen bir değiş tokuş aracı olan parayı bulmuşlardır.
  • O zamanlarda bulunmuş olan paralara sikke ismi verilmiştir.
  • Sikkeler devletler tarafından damgalanmış ve resmiyeti garantili hale getirilmiştir.
  • İlk Lidya sikkeleri altın ve gümüşün karışımından ortaya çıkan elektrondan elde edilmiştir.
  • Kroisos zamanında sikkeler ilk kez ayrı ayrı gümüş ve altın olarak basılmıştır.
  • Sikkeler madenden elde edildiği için kâğıt paradan daha üstündür. Kâğıt paranın maddesinin bir değeri yoktur.
  • Değerinden farklı olarak daha da kullanışlıdır. Bu nedenlerden dolayı sikkeler kâğıt paralardan daha çok tercih edilmiştir.
  • Para ya da sikke, eritilmiş metalin düz bir yüzeye dökülmesi ile elde ediliyordu. Bu metallerin alt tarafı düz ve üst tarafı ise yuvarlak oluyordu. Bu şekli düz hale getirmek için çekiç ile vuruluyordu. Bu işlem sonunda para üzerinde iz bıraktığı fark edilince, bu izlerin sahte para ya da düşük değerli para basmayı engelleyebileceği fark edildi.
  • Bunun üzerine hükümdarın ya da devletin işareti bu paraların üzerine işlenerek değiş tokuş değeri devlet tarafından resmen onaylanmış oldu.

Sanat

Sardes’te yapılan araştırmalardan elde edilen buluntulara göre, Anadolu’da uzun bir egemenlik dönemi geçirmiş olan Lidyalıların üstün bir uygarlık düzeyine eriştikleri anlaşılmaktadır. En büyük buluşları dünya uygarlığına parayı armağan etmeleridir.

  • Mimarlık: Sardes kazılarının, İ.Ö. 6. yüzyıla ait tabakasında yaşayan halktan kişilerin evlerinin temellerinde tarla ya da ırmak taşlarından yapılmış, döşeme sert sıkıştırılmış kil kullanılmıştır. Üst duvarlar temel duvarlarına kıyasla daha dar olmakla beraber yine aynı türde moloz taşlar kullanılmış, bunların üstüne kerpiç bloklar yerleştirilmiştir. Damlarda ise örtü olarak her zaman saz tercih edilmiştir. Bir ya da iki odalı evlerin içinde depo amacı ile kullanılan bir çukur ve çöp çukuru bulunmaktadır. Bu evlerin yanında Kroisos dönemine ait, ahşap iskelet üzerine, pişmiş toprak levhaları ile kaplı olan yapılar da ortaya çıkarılmıştır. Üzerleri boyayla bezenmiş kabartmalar ile süslü bu kaplama levhaları Yunanistan’da bulunanlara benzerlik gösterir.
  • Heykelcilik: Lidya heykelciliğine ait fazla buluntu bulunamamıştır. Sardes’te yapılan kazı çalışmaları sonucunda bulunan bir tapınak modeli en iyi örneği oluşturur. Bu kabartmanın cephesinde Tanrıça Kybele betimlenmiştir, başı kırıktır. Boynunda ağır bir kolye bulunmaktadır. Tanrıçanın ayaklarında yumuşak ayakkabılar vardır.
  • El sanatları: Keramik dalına bulunan en önemli örnek Lydion ismi verilen parfüm ve krem konulan vazolardır. Kapların astarları genellikle beyaz, sarı ya da turuncudur. Bu astarın üstüne fırça oyunları ile mermer hissini veren dalgalı tatlı boyalar sürülmüştür. Lidya’da en önemli küçük el sanatı fildişi oymacılığıdır. Lidya kuyumculuğu da önde gelen el sanatları arasında yer almaktadır. Mezarlara ölü hediyesi olarak konulan levhalar, düğmeler, rozetler ve altın şeritlerde bulunan işçilik üstün seviyededir. Altın açısından zengin olan Sardes’te çeşitli altın işçiliği örnekleri ele geçmiştir. Kolyeler, yüzükler, küpeler ve bileklikler bu örnekler arasındadır.

Lidya Sanatı Örnekleri

Lidyalıların Yıkılışı

Lidyalılar, Kral Kroisos döneminde zenginleşip güçlü bir hale gelmişlerdir. Kroisos zamanında Lidya devleti kültürel gelişiminin ve zenginliğinin doruk noktalarına ulaştı. Dillere destan zenginliğinin kaynağını ülkenin doğal zenginliklerinden, bağlı bölgelerden alınan haraçlardan ve ticari olarak elde edilen gelirlerden alıyordu. Fakat onların güçlendiği zamanlarda Doğu bölgesinde Pers İmparatorluğu da güçlenmekteydi ve Lidya Devleti için bir tehdit oluşturmaktaydı. Kroisos, Pers İmparatorluğu’na karşı Babiller ile bir ittifak oluşturdu. Babillere ek olarak Sparta ve Mısır’dan askeri destek aldı.

Kroisos önderliğinde Lidya ordusu, Doğu’dan ilerleyen Persler’den önce Kappadokia’yı ele geçirdi. Daha sonra Pteria’da Persler ile bir savaş yaptılar ancak iki ordu da zafer kazanamadı. Bu savaştan sonra daha güçlü bir ordu kurmak isteyen Kroisos, başkent Sardes’e geri döndü. Fakat onu izleyen ve Adalar Denizi’ne çıkmak isteyen Pers İmparatoru Kyros, ani bir saldırı ile Lidya Devleti’ni mağlup etti ve Lidyalılar tarihe karıştı. Sonuç olarak Lidya Devleti tarih sahnesinden silindi ve İranlılar tüm Anadolu’ya hâkim oldular. Lidyalılar, Anadolu uygarlıklarından farklı olarak ordularını paralı askerlerden oluşturmuşlardır. Ancak paralı askerlerde vatan ve millet ruhu bulunmadığı için yaptıkları savaşlarda pek başarılı olamadılar.

Lidya (Ege) Tümülüsleri

Lidya Devleti’nden günümüze Manisa İli, Salihli İlçesi ve Sart Beldesi sınırları içerisinde yer alan Sardes Antik Kenti, Demir Çağı Lidya’nın başkentidir. Lidyalıların tek şehri ve başkenti olan Sardes’ten başka hiçbir şehir ortadan kalkmış bu uygarlık ile doğrudan bağlantılı değildir. Lidyalılardan günümüze kadar kalan eserlerin başında tümülüsler gelir. Lidya tümülüsleri milattan önce 6. yüzyıl ve 5. yüzyıllarda bu peyzajın önemini ortaya koyan unsurlardır. Bin Tepe Türkiye’de yer alan en geniş mezarlık alanıdır ve kraliyet mezarlığı olarak Sardes’e sıkı bir şekilde bağlıdır. Daha erken ve daha geç dönemlere tarihlenen kalıntıları ile Lidya dönemine ait yalnız bir mezarlık alanı değil, kültürün devamını gösteren bir anıttır. Ege tümülüslerinin yüksekliği mezarın içinde olan kişinin önemine göre değişkenlik göstermektedir.

Alyattes Tümülüsü

  • Alyattes Tümülüsü, dünyada bulunan en büyük tümülüs mezarlarının arasında yer alır. Bu, Kroisos’un babası olan Alyattes’in mezarıdır.
  • Diğer Lidya tümülüslerinde görüldüğü gibi özenle yontulmuş olan bloklardan inşa edilmiş mezar odasına sahip olmak ile birlikte krepis duvarı bulunamamıştır.
  • Fakat diğer Lidya tümülüslerinde olduğu gibi mezar odası, yağmacıların kolayca erişmesini engellemek amacı ile tümülüsün merkezinden uzak bir noktaya yerleştirilmiştir. Mezar odası 19. Yüzyılda Prusya elçisi Ludwig Peter Spiegelthal tarafından, çoktan antik dönemde yağmalanmış halde keşfedilmiştir.

Karnıyarık Tepe

  • Bin Tepe’de yer alan üç anıtsal nitelikli tümülüsten biri Karnıyarık Tepe’dir.
  • Karnıyarık Tepe’nin kendine özel özelliklerinden biri, tümülüsün içerisinde bulunan krepis duvarıdır. Genelde krepis duvarı, tümülüsün dışarısını çevreler ve dolgu toprağı destekleyerek, düzenli bir hudut oluşturur. Ne var ki bu duvar iyi bir şekilde tümülüsün içine gömülmüş ve hiçbir zaman tamamlanamamıştır. Anlaşılan o ki, bu krepis duvarı daha erken dönemde yapılmış olan, 85 metre çapındaki daha küçük boyuttaki bir tümülüse aittir. Anlaşıldığı üzere, bu duvarın erken yapım aşamasında yapı ustaları nerdeyse o zamanki çapının üç katı genişletmeye karar vermişler ve krepis duvarının inşasını yarıda bırakarak, bu tamamlanmamış duvarı gömmüşlerdir.

Lidya (Ege) Tümülüsleri

Kral Giges

  • Lidya kraliyetinin üçüncü hanedanı olan Mermnad Hanedanlığı’nın kurucusu olan Kral Giges, milattan önce 680 yılı ile 644 yılları arasında geçen zamanda hükümdarlık yapmıştır.
  • Her yazar Kral Giges’in yükselişi hakkında farklı hikayeler anlatmıştır. Heredot’un yazmış olduklarına göre, Kral Kandaules eşi soyunurken Kral Giges’in de onu izlemesini istemiştir. Bu duruma öfkelenen Kraliçe, Kral Kandaules’den intikam almak için yemin etmiştir. Kraliçe, Giges’e Kralın ya da kendisinin ölmesi gerektiğini söylemiştir. Fakat Giges, karar verme hakkını Kraliçe’ye vermiştir. Kraliçe ise Kral’ın öldürülmesi gerektiğine karar vermiştir. Bir gece Giges’i gizli bir şekilde odasına alıp, verdiği bıçak ile Kral Kandaules’i öldürtüp Kraliçe ile evlenip Kral olmuştur.
  • Frigler’in yıkılmasından sonra Lidyalılar, Kral Giges döneminde bağımsız bir devlet kurmuşlardır. Kral Giges, doğu sınırlarını Kızılırmak’a kadar uzatarak devletin sınırlarını genişletmiştir. Giges kendine bağlı olan kişilerden oluşturulan bir krallık kurup, güçlü bir orduyu ortaya çıkarmıştır. Colophon ve Troad Yunanlılar’dan alınmıştır. Smyrna (İzmir) kuşatılmış ve ittifak sağlanmıştır. Aynı zamanda Ephesus (Efes) ve Miletus’un (Miles) içlerine kadar girilmiştir.
  • Giges, Anadolu’yu yıkan Kimmerler’e karşı pek çok kez zafer elde etmiştir. Ancak Sardes’in yakınlarını ele geçiren Dugdamme kontrolünde olan Kimmerler tarafından mağlup edildi ve öldürüldü. Giges’in yerine oğlu olan II. Ardys geçti. Pek çok kutsal araştırmacı Giges’in kutsal Yecüc’ün sureti olduğuna ve Hezekiel’in kitabında, İncil’de, Kuran’da ve vahiy kitaplarında geçen Mecüc’ün kralı olduğuna inanır.

Karun Hazinesi

  • Kroisos ya da diğer bir ismiyle Karun, Lidya ülkesini milattan önce 560 yılı ile 546 yılları arasında kral olarak yönetmiştir. Bu dönemde edinmiş olduğu kendine ait olan çok değerli heykel ve altınların olduğu hazinesine de Karun Hazinesi ya da Karun Hazineleri adı verilmektedir.
  • Uşak şehrinin 25 km batısında, İzmir Karayolunun üstünde yer alan Güre Köyünde bulunan bir tümülüste 1960 yıllarında bulunup, 1993 yılında geri alınan eserlerdir. Bazı kaynaklarda Lidya Hazineleri ya da Lidya Hazinesi olarak anılmaktadır.
  • Lidyalıların zenginliklerinin en önemli sebeplerinden biri de Tmolos (Bozdağlar) dağlarından çıkan ve Hermos (Gediz) nehrine karışan Sart deresinin alüviyonları içerisinde bulunan altın madenidir. Kanun Hazinesi tarihçesi burada başlamaktadır.
  • Mermnadlar Hanedanı’nın türlü entrikalar ile başa geçen son kralı ise Kroisos (Karun), ele geçirmiş olduğu inanılmaz servet ile dillere destan olmuştur. Karun Hazineleri’nin aslında Kral Kroisos’un hazinesi olup olmadığı kati değildir. Bunun nedeni ise bölgede 3 farklı tümülüsten eserlerin çalınması ve geri toplanmasıdır. Bilinene göre Karun Hazinesi’nin şu ana kadar benzeri bulunamamıştır.
  • 1965 yılı ile 1968 yılları arasında defineciler tarafından Lidya Krallarına ait tümülüsler bulundu. Aktepe, İkiztepe ve Toptepe tümülüsleri ayrı ayrı Lidya Krallarına ait olduğu düşünülmektedir.
  • İlk soygun 1965 yılında Toptepe tümülüsüne yapıldı. Definecilerin 5 kişi oldukları ve tünel kazarak mezar odasına ulaştıkları bilinmektedir. Bu eserler şu anki zaman parası ile 65 bin tl’ye satılmışlardır.
  • İkinci soygun 1966 yılında İkiztepe tümülüsüne yapılmıştır. Bu sefer 11 kişi ile yapılmış olan soygunda 150 parça eser çalınmıştır. Bu eserlerin tamamı 160 bin tl’ye satılmıştır.
  • Üçüncü soygun ise 1968 yılında Aktepe tümülüsüne yapılmıştır. Bu soygunda elde edilen resim ve kabartma eserler 40 bin tl’ye satılmıştır.
  • Bu Hazine ise ilk kez 1985 yılında gazeteci Özgen Acar’ın düzenlemiş olduğu New York’da bulunan Metropolitan Müzesi’nde fark edilmiştir. Dönemin Kültür Bakanlığı yetkililerine şikâyet edilip, 1987 yılında ise ülkeler arası mahkemede dava görülmüştür. 1993 yılında yaklaşık olarak 40 milyon dolar masraf edilerek bu eserler Türkiye’ye getirilmiştir. Bütün eserler Uşak Arkeoloji Müzesinde Karun Hazinesi olarak sergilenmeye alınmıştır.

Karun Hazinesi

Karun Hazinesi İçerikleri

1966 yılından beri sergilenen müzeye ne yazık ki beklenen ilgi halen görülmemiştir. Müzede toplamda 35 bin 573 adet eser bulunduğu ancak hepsinin sergilenmesinin yer bakımından mümkün olmadığı söylenmekte. Yaklaşık olarak sadece %10’luk kısmının sergilendiği söylenmekte… 450 parçadan oluşan Karun Hazinelerinde en çok dikkat çeken ve kesinlikle görülmesi gereken 10 parçayı görmenizi şiddetle tavsiye ederiz. Bu eserler şu şekildedir:

  • 1-) İnsan kulplu gümüş oinochoe eseri,
  • 2-) Sfenks ve altın başlı tutamaklı kepçe eseri,
  • 3-) Tamamı altın olan ve sallanınca ses veren makara eseri,
  • 4-) Altından yapılmış olan içleri boş, iğneli altın küpe eseri,
  • 5-) Altından yapılmış olan daha küçük boyuttaki iğneli küpe eseri,
  • 6-) Altından sallamalı yapılmış kanatlı at broşu eseri,
  • 7-) Renkli taş ve altından yapılma meşe palamut sallamalı kolye eseri,
  • 8-) Akik ve özel taştan yapılmış olan geometrik şekillere sahip kolye eseri,
  • 9-) Aslan başlı, mavi renkli camdan yapılmış olan, uçları yılan çift başlı bilezik eseri,
  • 10-) Uçları taş boncuklu ve püskül şeklindeki altın gerdanlık eseri. 

İlgisizlik ve tanıtımın yetersiz olması maalesef eşi benzeri olmayan bu eserlere olan talebi oluşturamamaktadır. Resmi rakamlara göre Uşak şehrini 5 yılda ziyaret eden 17 bin kişiye yakın yabancı turist olmasına rağmen müzeyi ziyaret eden ziyaretçi sayısı yüzde 5’i bile geçememiştir.

İlgili yazılar

Yorumlar - Yorum yapmak için tiklayin

YORUM BIRAKIN