Tarih

1. Dünya Savaşında Osmanlının Savaştığı Cepheler ve Savaşın Sonucu

1. Dünya Savaşında Osmanlının Savaştığı Cepheler ve Savaşın Sonucu

Başlıklar

Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı'nda Savaştığı Cepheler

Birinci Dünya Savaşı tüm dünyayı etkileyen, tarihin görmüş geçirmiş olduğu en büyük savaşlardan birisidir. Osmanlı Devleti ile birlikte dört imparatorluğun yıkılmasına, dört hanedanlığın çöküşüne neden olan savaşın etkileri uzun yıllar devam etmiştir. Savaşa dair araştırmalar yapılırken özellikle Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı'nda savaştığı cepheler merak edilmekte, sebepleri ve sonuçları öğrenilmeye çalışılmaktadır.

Öncelikle 1. Dünya Savaşı dört imparatorluğun ve dört büyük hanedanlığın yıkılmasına neden olduğu gibi Anadolu’da tamamen Türk unsurlara dayanan yeni bir cumhuriyetin kurulmasına da yol açmıştır. Aynı şekilde dağılan imparatorlukların bulunduğu bölgelerde de onlarca devlet ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla hem Türk tarihi hem de daha başka milletlerin tarihinde farklı bir yeri vardır.

Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında girmiş olması savaş sonrasında büyük eleştiriler almıştır. O zamanki devlet insanları bu karadan dolayı suçlanmışlardır. Ancak savaş öncesi Avrupa’da kurulan ittifak sistemini, bu sisteme giren devletleri, bu devletlerin askeri ve siyasi hedeflerini göz önünde bulundurmakta fayda vardır. Özellikle Rus Çarı 2. Nikola ile İngiltere Kralı 7. Edward arasında 1908 yılında Rewal’de görüşme yapılmış, bu görüşmede çeşitli tespitler ve değerlendirmeler yapılmıştır.

İngiltere 20. Yüzyılın başlarında artık Osmanlı Devleti’ni yaşatmanın zor ve gereksiz olduğunu, bu nedenle paylaşmanın daha yararlı olacağını öne sürmüş, müttefiklerini de bu yönde ikna etmiştir. Rusya’ya Almanya’ya karşı kendi yanında savaşa girmeye ikna ederken de boğazlar üzerindeki isteklerine karşı koymayacağı vaadinde bulunmuştur. Zaten Osmanlı Devleti iki kez İngiltere ve Fransa’ya müttefiklik teklifinde bulunmuştur. 1914 mayısında Rusya’ya da Türk-Rus ittifakı mevzusunu açmıştır. Fakat bu devletler çeşitli bahaneler öne sürerek teklifleri reddetmişlerdir. Almanya da o tarihlerde doğu politikasına önem vermeye başlamış, İngiltere’nin Osmanlı’dan desteğini geri çekmesinden doğan boşluğu da doldurmuştur.

1. Dünya Savaşı Öncesi

Yine Almanya’nın politik ve askeri hedefleri ile Osmanlının milli hedefleri arasında Osmanlının coğrafi konumundan doğan uyumluluklar bulunmaktadır. Osmanlı iki yüz yıldız devam eden toprak kayıplarını sonlandırmak, Doğu Anadolu’yu, boğazları elinde bulundurmak, Süveyş kanalı ve Arap coğrafyasını kontrol altına almak hedefindedir. Yine İslam alemindeki liderliğini sürdürmek, Orta Asya’daki Türkleri bir çatı altında birleştirmek ve bu sayede eski saygınlığını geri kazanmak istemiştir.

Alman İmparatorluğu ise Osmanlıdan yararlanarak Müslüman İngiliz sömürgelerini ayaklandırmak, Süveyş kanalını kapatarak İngilizlerin cephelerine sömürgelerinden asker taşımasını engellemek istemiştir. Osmanlı Almanların Avrupa’da kazanacakları başarılarla kendi milli hedeflerine ulaşmayı, Almanlar da Osmanlı’nın Mısır ve Doğu Anadolu’da başarılı olarak kendinin Avrupa’da zafer kazanmasını destekleyeceğini hesaplamıştır.

Bütün bu hedefler ve amaçlar ile Osmanlı ile Almanya müttefiklik kurmuştur. Osmanlı Devleti yeterince hazırlanmadan 1. Dünya Savaşı’na katılmak zorunda kalmıştır. Resmi askeri ittifak önerisi ilk kez 22 Temmuz 1914 tarihinde harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından Alman Büyükelçisine İstanbul’da Alman büyükelçisine yapılmıştır. Aynı tarihte Sadrazam Halim Paşa Avusturya büyükelçisine müttefiklik teklifinde bulunmuştur. Görüşmeler gizlilik içinde yürütülürken 2 Ağustos 1914 tarihinde Türk-Alman askeri ittifakı imzalanmıştır. 

Osmanlı Devleti uzun süre 1. Dünya Savaşı’nda tarafız kalmaya çalışmış olsa da gelen baskılar ve idarecilerin hissi talepleri zaten yıllardır zayıflamış devletin savaşa dahil olmasına neden olmuştur. Ağustos 1914’te Çanakkale Boğazı’na giren Goeben ve Breslau adlı gemileri satın almış ve bunlara Yavuz ve Midilli adlarını vermiştir. Bu iki gemi 29 Ekim 1914 tarihinde Karadeniz’e Alman komutanın komutasında girmiş ve Rus limanlarını bombalamıştır. Böylece Osmanlı Devleti de savaşa dahil olmuş ve çok sayıda cephede savaşmıştır.

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda savaştığı cepheler üç farklı kategoride ele alınabilmektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

1. Taarruz cepheleri:

  • Kafkas Cephesi
  • Kanal Cephesi

2. Savunma cepheleri: 

  • Irak Cephesi
  • Hicaz ve Yemen Cephesi
  • Suriye ve Filistin Cephesi
  • Çanakkale Cephesi

3. Müttefiklerine yardım amacıyla açılmış cepheler

  • Makedonya Cephesi
  • Galiçya Cephesi
  • Romanya Cephesi

Taarruz Cepheleri

Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na dahil olmasıyla savaş çok daha geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Bu noktada taarruz cepheleri Almanların isteği üzerine, saldırı amaçlı açılmıştır. Bunlar Kafkas ve Kanal cepheleridir.

Savunma Cepheleri

Henüz 1. Dünya Savaşı başlamadan önce itilaf devletleri Osmanlı Devleti üzerindeki emellerini dillendirmişlerdir. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin savaşa dahil olmasıyla birlikte dört bir taraftan Osmanlı sınırlarına saldırılar başlamıştır. Bu saldırılara karşı koymak amacıyla da savunma cepheleri açılmıştır.

Osmanlı Devleti’nin topraklarını korumak için savaşmış olduğu savunma cepheleri Çanakkale, Filistin – Suriye, Hicaz – Yemen ve Irak cepheleridir.

Devletler ve 1. Dünya Savaşı Sınırları

Müttefiklerine Yardım Amacıyla Açılmış Cepheler

Osmanlı Devleti ittifaka dahil olduktan sonra müttefiklerine yardım etmek amacıyla da bazı cephelerde savaşa dahil olmuştur. Bunlar arasında Romanya, Makedonya ve Galiçya cepheleri bulunmaktadır.

Kafkas Cephesi

Osmanlı Devleti’nin 22 Aralık 1914’te savaşa dahil olduğu ilk cephedir. Kafkas Cephesinde Osmanlı askerleri Ruslara karşı ve Rusların destekçisi Ermenilere karşı açılmış, bunlarla savaşılmıştır. Kafkas Cephesinin açılışında iki amaç vardır. Bunlardan ilki; Almanya’nın Bakü petrollerini ele geçirmek istemesi, ikincisi; Enver Paşa öncülüğündeki Turancıların Orta Asya Türklerini Osmanlı çatısı altında toplamak istemesidir.

Harbiye Nazırı Enver Paşa Kafkasya’yı alarak Orta Asya’ya kadar ilerlemeyi düşünmüş, Türk kuvvetlerine karşı taarruz emri vermiştir. Diğer komutanlar mevsimin kış, şartların çok ağır, cephane ve erzak sıkıntısının fazla olduğunu belirterek taarruzun bahar aylarına ertelenmesini savunmuşlardır. Ancak Enver Paşa emrinde ısrar etmiş, üstlerinde kışlık üniformaları dahi olmayan askerleri cepheye sürmüştür. Diğer taraftan Ermeni çetelerinin saldırıları ve yolların kar kaplı olması nedeniyle askerlere takviye de yapılamamıştır.

Yaklaşık 150 bin kişilik Osmanlı ordusu Sarıkamış’taki Allahuekber Dağlarında ilerlemeye çalışırken açlık ve dondurucu soğuklar nedeniyle 120 binden fazlası şehit olmuştur. 1916 baharında Rus kuvvetleri yeniden taarruza geçmiş, Erzincan, Erzurum, Bitlis, Muş ve Trabzon’u ele geçirmişlerdir. Bölgeye Mustafa Kemal Paşa gönderilmiş ve Muş ve Bitlis’i idaresindeki küvetlerle geri almıştır.

Çanakkale Boğazını geçemeyen İtilaf Devletleri Rusya’ya yardım gönderememişlerdir. Bunun üzerine Rusya’daki ekonomik sorunlar gittikçe artmıştır. Ardından da Bolşevik İhtilali yaşanmıştır. İhtilalle birlikte Rusya’da çarlık yıkılmış, ülke komünizmle yönetilmeye başlanmıştır.

Çarlık Rusya yıkıldıktan sonra yeni Rus hükümeti İttifak devletleriyle 3 Mart 1918’de Brest-Litowsk Anlaşmasını imzalamış ve 1. Dünya Savaşından çekilmiştir.

Kafkas Cephesinde Çarlık Rusya, Büyük Britanya İmparatorluğu, Ermeniler, Merkezi hazar Diktatörlüğü, Alman İmparatorluğu, Azerbaycan ve Osmanlı Devleti savaşmıştır. Bolşevik İhtilalinden sonra yeni hükümet Osmanlı’nın paylaşılmasıyla da alakalı gizli anlaşmaları açıklamış, barış taraftarı olduklarını belirtmişlerdir. Bunun üzerine Almanya, Bulgaristan, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan ile barış imzalanmıştır. Anlaşma gereği Ruslar 1878 Berlin Anlaşması’yla sahip oldukları Ardahan, Kars ve Batum’u geri vermişlerdir. Üç bölge önce bağımsız olmuş, sonra halk oylamasıyla Osmanlı Devleti’ne dahil olmuştur. Brest-Litowsk aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin toprak kazandığı son anlaşma olmuştur.

Kanal Cephesi

Almanların isteği üzerine Kanal Cephesi 14 Ocak 1915 tarihinde açılmıştır. Cephede Osmanlı Devleti ile İngilizler karşı karşıya gelmişlerdir. Cephenin açılış amacı Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı geri almak istemesi ve Süveyş Kanalı’nın ele geçirilmesidir. Süveyş Kanalı’nın ele geçirilmesiyle İngilizlerin Hindistan’daki sömürgeleriyle bağlantısı kesilmek istenmiştir.

Bahriye Nazırı Cemal Paşa komutasındaki Osmanlı askerleri 1915 şubatında Kanal’a varmak üzere harekete geçmiştir. İkmal hatlarının yetersizliği nedeniyle bütün erzaklarını yanlarına almışlardır. Bu da çöl şartlarında askerlerin yorgun düşmesine sebep olmuştur. Açlık ve susuzluk durumu daha da ağırlaştırmış, yine de askerler Kanal’ı ele geçirmek için çaba sarf etmişlerdir. Fakat büyük kayıplar vererek Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşından çekilmiştir. Kanal cephesinde savaşı kazanan İngilizler Sina Yarımadasını ele geçirmişler, Suriye sınırına dayanmışlardır.

Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı'nda Savaştığı Cepheler

Çanakkale Cephesi

Çanakkale Cephesi Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’nda mutlak zaferiyle sonuçlanan tek cephedir. Aynı zamanda bütün savaşın gidişatını de etkilemiş bir cephedir. Osmanlı Devleti için bir savunma cephesi olarak açılan Çanakkale Cephesi hem deniz savaşlarına hem de kara savaşlarına sahne olmuştur.

Çanakkale Cephesinin açılış nedenleri Çanakkale ve İstanbul boğazlarını alıp İstanbul’u ele geçirmek, Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmak, Rusya’ya yardım götürmek, Anadolu ve Rumeli arasındaki bağlantıyı koparmaktır. Yine İtilaf devletleri henüz savaşa girmemiş bazı Balkan devletlerini de kendi saflarına dahil etmeyi amaçlamışlardır. İtilaf devletleri bu cephedeki hedeflerine ulaştıkları taktirde 1. Dünya Savaşı’nı kısa sürede bitireceklerini planlamışlardır. Bu amaçla İngiliz-Fransız ortak donanması 19 Şubat 1915 tarihinde Çanakkale’ye gelmiştir. Çanakkale Boğazı’nın iki yakasındaki Türk tabyaları donanma tarafından bombalanmaya başlanmış, 18 Mart’a kadar da bombardımanlar sürmüştür.

Bombardımanlarla birlikte Türk tabyalarına yeterince zarar verdiklerini düşünen donanma, Çanakkale Boğazını geçmek için ilerlemiştir. Bu niyeti sezen Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa boğaza mayın döşenmesi emrini vermiştir. Binbaşı Nazmi Bey bu emri yerine getirmek için Nusret adlı gemisiyle itilaf kuvvetleri gemilerinin hareketinden on gün önce boğaza mayınları döşemiştir. Düşman donanması mayınlardan habersiz olarak boğaza girmiş ve mayınlara çarpıp ağır hasar almıştır.

Gerek mayınlar gerekse tabyalardan atılan toplar İtilaf donanmalarına ağır hasarlar vermeye başlamıştır. Yedi büyük savaş gemisi Boğaz’da sulara gömülmüştür. Sert bir direnişle karşılaştığı için Boğazı geçemeyeceğini anlayan donanma aynı günün akşamında geri dönmüştür.

İtilaf devletleri Çanakkale’yi boğazdan geçemeyeceğini anladıktan sonra 25 Nisan 1915 tarihinde karaya çıkarma yapmışlardır. Bu kez da düşman askerleri karada büyük bir direnişle karşılaşmışlardır. Mustafa Kemal Çanakkale’de 19. Tümen Komutanı, genç bir yarbay olarak görev yapmıştır. Askeri dehasını kullanarak stratejiler geliştirmiştir. İngiltere donanma bakanı Winston Churchill Mustafa Kemal’in bu cephedeki faaliyetlerini ifade ederken onun için “kaderin adamı” nitelemesini yapmaktadır.

Mustafa Kemal Çanakkale Cephesinin pek çok aşamasında askerlerin direnme azmini arttırarak savaşın gidişatını şekillendirmiştir. Mesela Anafartalar Savaşı’nda cephanesi bittiği nedeniyle geri çekilmek isteyen askerlere taarruz değil, ölmeyi emrettiğini, kendilerinin ölünceye kadar geçecek sürede yerlerine başka kuvvetlerin ve komutanların geleceğini söylemiştir.

Çanakkale Cephesinde kara muharebeleri sekiz ay boyunca devam etmiştir. İtilaf devletleri kara mücadelelerinde de başarılı olamamıştır. Buradaki mutlak zafer, Çarlık Rusya’sında yaşanan Bolşevik İhtilaline de dolaylı olarak neden olmuştur. İhtilal sonrası yeni kurulan Rusya rejiminin de Türk milli mücadelesine daha sıcak bakması Türkler üzerindeki baskının da bir nebze azalmasına vesile olmuştur. Dolayısıyla Çanakkale Cephesindeki zafer hem Osmanlı Devleti hem de Türkiye Cumhuriyeti açısından kritik görev üstlenmiştir.

Çanakkale Cephesinde İtilaf devletleri cephesinde Birleşik Krallık, Avustralya, Yeni Zelanda, Britanya Hindistan’ı, Newfoundland Dominyonu, Fransa yer almıştır. İttifak devletleri cephesinde ise Osmanlı Devleti, Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu bulunmuştur.

Çanakkale Cephesi’nin sonuçları oldukça çok yönlüdür. Bunları başlıca şöyle sıralayabiliriz:

  • İtilaf devletleri Çanakkale Cephesinde başarılı olarak Almanya’yı doğu cephesinde sıkıştırmak istiyorlardı. Fakat bu olmadığı için 1. Dünya Savaşı üç yıl daha uzadı. Yeni cephelerle savaş daha geniş alanlara yayıldı.
  • İtilaf devletlerinin Boğazlar ve İstanbul gibi iki stratejik yeri alması önlendi.
  • Rusya müttefiklerinden beklediği yardımı alamadı. Ardından da ekonomik ve sosyal bunalımlar arttı. Yeni kurulan Rus Sovyet yönetimi İttifak devletleriyle Brest-Litowsk Anlaşması imzaladı ve savaştan çekildi. 
  • Fransız ve İngiliz donanması yoğun kayıplar yaşadı.
  • Yarım milyondan fazla insan hayatını kaybetti.
  • Fransa ve İngiltere’nin sömürgelerinde itibarları zayıfladı. Özellikle Müslüman coğrafyalarda çeşitli ayaklanmalar yaşandı.
  • Bulgaristan 1. Dünya Savaşı’na dahil oldu. Böylece Almanya ile Osmanlı Devleti’nin kara bağlantısı kuruldu.
  • Mustafa Kemal buradaki başarılarıyla büyük bir nam sahibi oldu ve Milli Mücadele’nin önderi kabul edilmesinde de buradaki başarıları etkili oldu.

1. Dünya Savaşı Osmanlı Devleti Cepheleri

Filistin-Suriye Cephesi

Kanal Cephesi’nde Osmanlı Devleti başarısız olduktan sonra İngilizler Sina yarımadasını ve Filistin’i alarak Suriye’ye doğru ilerleyişe geçmişlerdir. 1918 yılında Mustafa Kemal bölgedeki 7. Ordu komutanlığına atanmış ve başarılı savunmalar yapmıştır. İngiliz kuvvetlerini Halep’in kuzeyinde durduran Osmanlı birlikleri düşmanın hattı geçmesini önlemişlerdir. Sonrasında Mustafa Kemal Filistin-Suriye Cephesinden İstanbul’a çağrılmıştır. Cephede savaşlar sürerken Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşından çekilmiştir.

Hicaz-Yemen Cephesi

1. Dünya Savaşında manevi unsurların en çok öne çıktığı cephelerden birisi Hicaz-Yemen Cephesi olmuştur. İngilizler uzun süre propaganda yapmışlar, halifeliğin Arapların hakkı olduğunu söylemişlerdir. Bu söylem üzerine Arapları sürekli Osmanlı Devleti’ne karşı isyana kışkırtmışlardır.

 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte İngilizler Araplara bağımsız devlet kurma vaadinde bulunmuşlardır. Bu vaatten etkilenen Mekke Emiri Şerif Hüseyin Osmanlı Devleti’ne isyan etmiş, bunun üzerine Fahrettin Paşa 1916 yılında Medine’ye gönderilmiştir.

Fahrettin Paşa hakkında Mustafa Kemal, yaşarken adını tarihe altın harflerle yazdığını söyleyerek övgüde bulunmuştur. Çöl Kaplanı olarak nam salan Fahrettin Paşa İngilizlerce desteklenen Şerif Hüseyin’e karşı Medine’yi savunmuştur. Elindeki kıt imkanlarla gerçekleştirdiği savunma iki yıl yedi ay boyunca devam ettirmiştir. Peygamberin kabrini çiğnetmeme ahdiyle Medine’yi İngilizlere teslim etmemiştir.

1. Dünya Savaşı bitene kadar Fahrettin Paşa Medine’yi teslim etmemiştir. Fakat 13 Ocak 1919 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra İstanbul’dan yazılı emir gelmesiyle şehri teslim etmiştir. Ardından da esir düşmüştür.

Hicaz-Yemen Cephesi Osmanlı Devleti’nin İngiliz ve Arapların elindeki kutsal toprakları ele geçirmek istemesinden dolayı açılmıştır. Bölge yenilgiden sonra İngilizlere teslim edilmiştir. Bu cephede Osmanlı Devleti, Britanya İmparatorluğu, Hindistan, Yeni Zelanda, Lahij, Asir Emirliği, Arap askerleri savaşa dahil olmuştur.

!. Dünya Savaşı Osmanlı Devleti Cepheleri

Irak Cephesi

Irak Cephesi İngiliz küvetlerince açılmıştır. İngilizler Basra Körfezi’ne çıkarma yapmışlar, Bağdat’a doğru ilerlemeye başlamışlardır. Bunun üzerine Osmanlı kuvvetleri 22-25 Kasım 1915 tarihlerinde Selman-ı Pâk Muharebelerinden zaferle ayrılmayı başarmışlardır. İngiliz komutan General Townshend ve askerleri esir alınmışlardır. Fakat daha sonra İngilizler bölgeye ek kuvvet göndermiş, 1917 yılında Bağdat’ı işgal etmişlerdir. Ardından da Musul’a doğru ilerleyişe geçmişlerdir. Zengin petrol kaynakları bulunan kuzey ırak da İngilizlerin eline geçmiştir.

Irak Cephesi İngilizlerin Irak petrollerini ele geçirmek istemesi, İngilizlerin Ruslarla birleşmek istemesi, İngilizlerin Ruslara yardım etmek ve sömürge yollarının güvenliğini sağlamayı amaçlamasıyla açılmıştır. Musul henüz Osmanlı Devletindeyken Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşından çekilmiştir.

Romanya Cephesi

Osmanlı Devleti bazı cephelere müttefiklerine yardım amacıyla asker göndererek katılmıştır. Bunlardan ilki Romanya Cephesidir. Romanya Cephesi 17 Ağustos 1916 tarihinde Romanya’nın savaşa dahil olmasıyla açılmıştır. Romanya 28 Ağustos 1916’da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na saldırmış, bunun üzerine de İttifak devletleri Romanya’ya bu cephede savaş açmışlardır. Osmanlı Devleti de müttefiklerine yardım amacıyla cepheye asker göndermiştir.

Makedonya Cephesi

Osmanlı Devleti’nin yardım amaçlı dahil olduğu bir diğer cephe, Makedonya Cephesidir. Cephe, İttifak devletlerinin Sırbistan’a saldırması üzerine açılmıştır. Buna karşılık veren İtilaf devletleri ile cephede savaşlar yaşanmıştır ve aynı zamanda Selanik Muharebesi olarak da anılmaktadır.

Makedonya Cephesi İttifak devletlerinin Avrupa’da toprak almak amacıyla açtığı bir cephedir. İlk başta Sırbistan üzerine olsa da daha sonra pek çok devlet buradaki savaşlara dahil olmuştur. Sonunda da İtilaf devletlerinin zaferiyle sonlanmış, savaşlar sonunda Selanik Ateşkes Antlaşmasına imza atılmıştır.

Galiçya Cephesi

Osmanlı Devleti’nin müttefiklerine yardım amacıyla dahil olduğu cephelerden bir diğeri Galiçya Cephesidir. Bu cephede asıl muharebe Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Çarlık Rusya arasında olmuştur. Çarlık Rusya cephede üstünlüğü ele geçirmiş ve sonunda da Rusların zaferiyle sonuçlanmıştır. Aynı bölgede Rusya, Almanya ve Avusturya-Macaristan askerleri mücadele ettiği için güç savaşları neticesinde Galiçya Cephesinde savaşlar olmuştur. Ruslar savaş sonunda Lemberg’i ele geçirmişler, Doğu Galiçya’nın da denetimini almışlardır.

Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’ndan Çekilmesi ve Savaşın Sonucu

Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’ndan Çekilmesi ve Savaşın Sonucu

Osmanlı Devleti Brest-Litovsk Antlaşması sayesinde doğadaki bir kısım topraklarını yeniden ele geçirmiştir. Kafkasya’da ise Gürcüler, Ermeniler ve Azerbaycan Türkleri Bolşevik rejimini tanıyıp bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bunun üzerine doğuya doğru harekete geçilmiş, Enver Paşa buralardan sonra Türkistan’a geçilerek Orta Asya Türklerini Osmanlı Devleti’ne dahil edip Pan-Türk Birliğini kurmayı hedeflemiştir. Eylül 1918’de Türk askerleri Bakü’ye girmiş, doğuya doğru ilerlenirken batıdan İstanbul’a saldırılacağı haberi gelmiştir. Bunun üzerine 30 Ekim 1918 tarihinde zorunlu olarak müzakere imzalanmıştır.

Osmanlı orduları Kafkaslarda ilerlerken Filistin ve Irak cephelerinde durum kötüleşmiştir. İngilizler Eylül, Ekim aylarında Beyrut, Amman ve Şam’ı almıştır. 5 Kasım 1918’de de İngilizler Musul’a girmiştir. Filistin ve Irak cephelerinde yenilgi kabul edilmiş, Şubat 1918’de sadarete gelen Talat Paşa kabinesi aynı yılın Ekim ayında istifa etmek zorunda kalmıştır. İttihat ve Terakki’nin on yıldır devam eden iktidarı da son bulmuştur. İzzet Paşa yeni kabineyi kurmuştur. Bulgaristan savaştan çekilmiş, bunun üzerine Fransız ve İngilizler Trakya’da yedi tümenlik bir birlikle Boğazlar ve İstanbul’a harekete hazırlanmaya başlamışlardır. Güney cephesinden de işlerin kötü gitmesi üzerine İzzet Paşa mütareke talebinde bulunmuştur.

1. Dünya Savaşı’nda cephelerden bozgun haberleri geldikçe kabine içerde zorlanmaya başlamıştır. Asırlara meydan okumuş Osmanlı İmparatorluğunun dağılış sürecini hızlandırmış, aynı zamanda günümüz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna da biraz daha yakınlaşılmasını sağlamıştır.

5 Ekim’de Talat Paşa hükümeti Wilson Prensipleri çerçevesinde ateşkes istemiştir. 14 Ekim’de İzzet Paşa yönetiminde geçici bir hükümet kurulmuştur. 24 Ekim’de İngiltere Osmanlı Devleti’nin ateşkes teklifini kabul etmiş, Türk heyetinin Limni Adasında bulunan Mondros Limanına gönderilmesini tavsiye etmiştir. 30 Ekim’de de Mondros’ta savaşın fiili olarak sona ermesini sağlayan Mondros Mütarekesi imzalanmıştır. Fakat itilaf devletleri ile Türkiye arasındaki savaş 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşmasına kadar sürmüştür.

İlgili yazılar

Yorumlar - Yorum yapmak için tiklayin

YORUM BIRAKIN